Geçen hafta Rize’deydim. Karadeniz kadınlarını çay hasatı yaparken izledim ve Fırtına Deresi civarındaki ’İbo’nun Yeri’ adlı aile işletmesinde mükellef bir yemek yedim. Özellikle biber dolması fevkaledeydi.
Rize yollarında ilerlerken, dik yamaçlara yayılan mis kokulu çay tarlalarında, ilk sürgün çayın hasatını yapan Karadeniz’in çalışkan ve bahtsız kadınlarını görmek mümkün. Sahil yolundan Kaçkar Dağları’na doğru saptığınızda, size Fırtına Deresi eşlik ediyor. Tahminimce, adını deli deli akmasından dolayı bu şekilde koymuşlar. Bölgenin doğal coğrafyası, İsviçre’yi aratmayacak güzellikte. Yeşili ve havasının temizliği, her giden şehir insanının başını döndürüyor. Ormanın izin verdiği her açıklıkta da çay tarlaları mevcut. Ve mevsim ilk sürgün zamanı... Rize’de genel olarak üç sürgün, yani üç hasat yapılabiliyor. Bu Kenya ve Sri Lanka gibi diğer çayıyla ünlü ülkelerde 12 defaya kadar çıkabiliyor. İlk hasat, tüm diğer bitkilerde olduğu gibi, en lezzetli olanı. Tüm kış bitkinin topladığı mineralleri çayın aromasında tatmak mümkün. Yöre halkının en büyük geçim kaynağı çay işi, daha çok kadınların sırtında....
Gezi boyu en lezzetli yemekleri Fırtına Deresi kenarındaki mütevazı lokanta ‘İbo’nun Yeri’nde yedim. Bu aile işletmesinin adı her ne kadar İbrahim Bey’in ismiyle anılsa da, mutfak, eşinin ve ailenin diğer kadınların elinde. Açık mutfakta çalışan kadınlar o kadar becerikli ki, çoğunun bıçak kullanma yeteneklerini, üst sınıf restoranlardaki aşçılarda göremezsiniz. Mönüye gelirsek; masamıza ilk gelen mıhlama, mısır ekmeği ve kaşık salatası bugüne kadar yediklerim arasında en iyisiydi. Karadeniz deyince mıhlamayı biraz deşmemek olmaz. Her yiğidin ayrı bir yoğurt yemesi vardır misali, gittiğim her lokantada farklı bir mıhlama yedim. Kullanılan un ve tereyağından başka, bu farkın en belirgin kaynağı, lezzet katmak amacıyla içine eklenen peynirin cinsi. Genelde, bölgeye has kolete, minci veya imansız peynir kullanılıyor...
Karadeniz’in ilgiye ihtiyacı var
Sonrasında soframıza gelen fasulye kavurması, patlıcan salatası ve biber dolması, birinci sınıf lezzete sahipti. Biber dolması, bildiklerimizden bir hayli değişikti. Pirinci yok denecek kadar az olan bu dolmanın, el yapımı süzme yoğurtla birlikteliği, damak çatlatacak cinsten. Süt danasından yapılan ve bol tereyağı kullanılarak pişirilen kavurma, mevsimden dolayı olsa gerek, yemeğin en zayıf halkasıydı. Şekerpareyiyse, şerbetli tatlılarla aramın çok iyi olmamasına rağmen, büyük keyifle yedim.
Doğanın bu kadar bereketli ve güzel, kadınlarının bu kadar çalışkan olduğu, kendisine has birçok farklı ve artı değeri olan bölgenin, bırakın dış turizmi, iç turizmde bile öne çıkmaması üzücü. Kuzey İtalya veya İsviçre’den coğrafi güzellik olarak hiçbir eksiği olmayan yörenin, turizm sektöründe girişimcilere ihtiyacı var. Çayın ekonomik liderliğini ileride turizmin alacağı ön görülerek, Karadeniz’de hem meslek lisesi hem de üniversite boyutunda otelcilik ve aşçılık eğitiminin yaygınlaştırılması gerekiyor. ‘Her şeyi devletten beklememe’ taraftarı olmamakla birlikte, öncü müteşebbislere devletin kolaylaştırıcı düzenlemeler getirmesi bölgenin kalkınması için olmazsa olmaz gereklilik. Son olarak da tüketicilerin, kendi yerel zenginliklerimizi unutmaması ve de sahip
çıkması lazım.