‘Kahvaltı’ şiirinde, “Yemek yemek üzerine ne düşünürsünüz bilmem / ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” der Cemal Süreya. Kahvaltıyı mutlulukla ilişkilendirmiş bu toplumda, hem de mevsimlerin en cömertinde, üstüne üstlük Ege’de, çoğu otel ve restoranda kötü kahvaltı yapmak kanıma dokunuyor
Kahvaltı hazırlamak kolaydır. Asla bir ‘uzay bilimi’ veya ‘kompleks bir matematik problemi’ değildir. Tek yapmanız gereken, taze ve kaliteli malzemeleri, parçalara bölüp, tabakların üzerine yerleştirmektir. İşin içine bir parça da özen ve tutku kattığınızda, mükemmele yakın sonuç alırsınız. Mevsimlerden kış ve tüm ürünler turfanda olsa, belki malzemenin kalitesizliği anlaşılabilir. Bir de Ege’nin dünyanın en cömert
topraklarına sahip olduğunu ve köylülerin o muhteşem pazarlarda üç kuruşa ürünlerini satmak için çırpındıklarını bilmesem, belki yine anlayabilirim. Eminim yolu yazın Ege’deki otel ve restoranlara düşenler beni daha iyi anlayacaktır. Sabah kahvaltıda önümüze konan domates ve salatalığı bulmak için büyük gayret sarf etmiş olmalılar! Aynı şekilde içinde meyvesini bulmaya zorlandığınız market işi reçellerin de, mutfaklarında bir ordu aşçı çalıştıran müesseseler için ayrı bir utanç sebebi olduğu kanısındayım.
Bir parça özen
Otellerin en çok çuvalladığı öğünün kahvaltı olması şaka gibi. Bunun altında birkaç neden yattığını düşünüyorum. En önemlisi, otellerin büyük bir kısmının ‘oda+kahvaltı’ şeklinde hizmet vermesi. Misafirin parası önceden alındığı için kahvaltıyı pazarlamak (veya daha albenili hale getirmek) için ekstra efor sarf etmek zorunda hissetmemeleri... Öğlen ve akşam yemeklerinde misafirlerin birçok farklı seçeneği olduğundan, bu öğünlere daha farklı yaklaşıyorlar. Aşçılar ve şefler de oldum olası, kahvaltıyı küçümser. Bu sebeple, en acemi ve kıdemsiz olanlar kahvaltıda görevlendirilir. Satın alma bölümleri de genelde yemek konusunda deneyimsiz olduklarından, ürün tedariğinde en ucuzu, dolayısıyla en kalitesiz olanı tercih ederler.
Bu hatalar sonunda, misafirler için kahvaltı mutluluktan çok zulüme dönüşür. Akıllı ve işini bilen otelcilerin şöyle bir mottosu vardır: “Kahvaltı otelin aynasıdır.” Ucuz etin yahnisi genelde pahalıya patladığı gibi, kötü kahvaltının misafir geri dönüşlerinde etkisi kaçınılmaz olarak olumsuzdur. Kimse parasıyla rezil olmak istemez. Özellikle de Ege gibi bir coğrafyada hiçbir mazereti olmayan ve dünya kadar para talep eden otellerin bu konuda biraz daha bilinçli olması lazım. Bunun için o güzelim pazarlara uğramaları yeterli olacaktır. Bir de şefler bir parça özen gösterirse, mutluluğun resmini çizebiliriz.