Murat Bozok

Murat Bozok

bozokmurat@gmail.com

Tüm Yazıları

Seyahat etmeyi, dünyanın en iyi lokantalarında yemek yemeyi ve tüm bunları yaparken fena olmayan bir maaş kazanmayı kim istemez?

Michelin rehberinin geçen günlerde restoranları değerlendirmek üzere müfettiş pozisyonu için verdiği ilan dikkat çekiciydi. New York eyaleti için verilen bu iş ilanı, farklı bir kariyer rotası seçmeyi düşünenler adına oldukça cazip. Pozisyona başvurmak için aranan belirli özellikler var.
Bunlardan bazıları şunlar:
* Aşçılık veya benzer benzer bir üniversite diploması sahibi olmak.
* Otel, restoran veya benzeri bir sektörde minimum 10 yıl tecrübe...
* İyi bir tat alma yeteneği ve detaycılık.
* Özellikle geceleri çalışmak konusunda esnek olmak.
* Mesai, sürekli seyahat gerektirdiğinden, bu konuda esneklik...
* İşin doğası gereği gizlilik konusuna saygı göstermek ve titiz olmak.
Bu saydıklarımın dışında, raporlama yapabilmek, üstün malzeme ve pişirme teknikleri bilgisi, insan ilişkilerinde rahatlık gibi ek şartlar da var.
İlk bakışta, işin albenisi de dikkate alındığında, bu şartlar ağır görünmüyor. Neticede dünyanın en ünlü şeflerinin hazırladığı yemekleri yemek ve karşılığında bir maaş almak, ‘ballı börek’ gibi görünebilir.

KAZIN AYAĞI HİÇ ÖYLE DEĞİL
Emekli olduktan sonra anılarını yazan ve az sayıda gazeteye ismini gizleyerek röportaj veren Michelin müfettişlerinin anlattıkları ise kazın ayağının pek de öyle olmadığını söylüyor.
Haftanın en az beş günü öğle ve akşam iki farklı restoranda yemek yemeniz gerekiyor. Bunların büyük bir kısmını tek başınıza, bazılarını ise hiç tanımadığınız farklı müfettişlerle yiyorsunuz.
Haftanın büyük bölümünde otel odalarında kalıyorsunuz.
Birkaç hafta bu hayat tarzını sürdürmek keyifli gibi durabilir. Ancak bunu 25-30 yıl mütemadiyen bir iş olarak yapmak bezdirici olabilir.
Bir başka şikayet de ABD ve Avrupa standartlarına göre çok da iyi bir maaş alamadıkları yönünde.
Nitekim aşçılık üniversitesi mezunu ve sektörde en az 10 yıl tecrübeli bir kişinin farklı bir kariyer arayışı içine girmesi için planladığı yerde olmaması gerekir.
İnsanın bu noktada aklına, Bernand Shaw’un meşhur ‘Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur’ sözü gelmiyor değil.
İnsanın bu kadar tecrübe sonrası, aile kurma çağına geldiğinde, son derece düzensiz bir hayat tarzını (uzun seyahatler ve her gece çalışma) gerektiren yeni bir işi seçmesi, bana biraz “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözünü hatırlatıyor.