Murat Bozok

Murat Bozok

bozokmurat@gmail.com

Tüm Yazıları

“Son 20 yılda en fazla ne değişti?” diye sorarsanız, cevabım “Yemek yeme alışkanlıklarımız”olacaktır


Geçenlerde Jamie Oliver’ın bir ilkokulda çektiği televizyon programını izledim. Elinde patates, patlıcan, armut gibi çok sıradan sebzeler ve meyveler vardı. Sırasıyla bunları çocuklara gösterip isimlerini soruyordu. Hiçbir çocuk yiyeceklerin ismini bilemedi. Sebebi çok basit... Çarşı-pazar dolaşıp alışveriş yapıp evinde yemek pişirenler sadece mutlu bir azınlık artık...
20 sene önce, böyle bir araştırma yapmak kimsenin aklına dahi gelmezdi. Şimdiyse ürperten bu sonuçların kimseyi şaşırttığını düşünmüyorum. Daha da önemlisi; bundan 20 sene sonra ne olacağı... Evlerinde yemek hiç pişmemiş, hayatında pazara çıkmamış, bahçeden domates koparmamış bir neslin gıdayla ilişkisi nasıl olacak?
Gıdanın o kadar çok boyutu var ki yaşamımızda... Obezitenin ve yanlış beslenmenin sebep olduğu hastalıklar çığ gibi büyürken, gıdadan bahsetmemek olmaz. İnsanlar her geçen gün daha yalnız bir hayata doğru kanalize olurken, yemeğin birleştirici, paylaşımcı ve hayatı daha yaşanır hale getirmedeki önemi es geçilemez. Bilinçsiz tüketim ve avlanma neticesinde, nesli tükenmekte olan yüzlerce hayvanın o eşsiz tadının gelecek kuşaklara aktarılamayacak olması göz göre göre işlenen bir cinayetten farksız gibi geliyor bana. Gelecek nesillerin doğru düzgün tadı olan bir tavuk veya domates yiyebileceğine dair derin şüphelerim var... Her geçen gün dışarıda yemek yiyenlerin sayısında artış oluyor. Buna bir restorantör olarak sevinsem mi, annesinin elde açma börekleriyle büyümüş biri olarak üzülsem mi bilemiyorum.

Haberin Devamı

Haydi herkes ocağın başına!
Gelelim çözüm önerilerine ve dünyada bu konudaki akımlara... Özellikle gıdayla ilgili sivil toplum hareketlerinin gücü ve etkisinde büyük artış söz konusu... Sorun büyüdükçe bunun çözümü için gönül birliği yapanların sayısı fazlalaşıyor, sesleri daha yüksek çıkıyor. İstanbul’un simgesi haline gelmiş lüfer için, Fikir Sahibi Damaklar öncülüğündeki kampanya bunun en güzel örneklerinden biri... Kendilerini yürekten destekliyor ve kutluyorum.
Tüm dünyada organik ürünlere olan ilgi artıyor. ABD’de organik yiyecek ve içecek pazarı 1990’da 1 milyar dolara tekabül ederken, 2009’da bu rakam 24.8 milyar dolara çıktı. Türkiye’de bunun etkisini henüz tam olarak hissettiğimizi düşünmüyorum. Ne bilinç seviyesi ne de tüketicinin güveni henüz o boyutlarda...
Yerellik; yani taze, mevsimsel ve yakın çevreden malzemelerle yapılan yemekler çok moda... Bu uzun süre böyle devam edecek gibi görünüyor. Daha önce bu köşede bahsettiğim 100 mil uzaklıktan gelen ürünleri kullanarak hayatı idame ettirmeye dayanan diyet akımı ve türevleri gün geçtikçe çoğalıyor. Sizi çevreleyen doğanın, o anda size sunduğu, tadı ve besin değeri yüksek ürünleri kullanarak yapılan yemekler, pek tabi binlerce kilometre öteden gelenlerle kıyas kabul etmez.
Evlerinde yemek pişen insanların hem daha mutlu hem de daha sağlıklı olduklarını kanıtlayan birçok araştırma var. “En büyük dileğiniz ne?” diye sorulduğunda, büyük çoğunluk hiç tereddüt etmeden “Sağlıklı ve mutlu bir hayat geçirmek” diyecektir. Tüm dünyada yemek pişirmek, yükselen bir değer... Bunun artarak devam edeceğini düşünüyorum. Daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam için, herkesi ocaklarının başına davet ediyorum.