Ferran Adria, tartışmasız genç şefler arasında en önemli rol modeldir. Ancak onun tarzında bir şeyler yapmak isteyip, gastronominin içine edenlerin sayısı binlerce...
“Ferran Adria gastronominin içine etmiştir. Yaptığının yemekle yakından uzaktan alakası yoktur. Yaptıklarının söylediği gibi Katalan gastronomisi veya anneannesinin yemekleriyle de hiçbir alakası yoktur. Şimdi onun izinden gitmeye çalışan genç şefler, yemek yapmanın temellerini öğrenmek yerine hokus pokuslu yemekler yapmaya çalışmaktadır. Kendisi bunu dahice yapsa da, genç şeflerin çok azı maalesef Ferran kadar yetenekli.” Bu cümleler İngiltere’nin meşhur yemek yazarı Fuchsia Dunlop’a ait. Dunlop bu satırları kaleme aldıktan sonra herkes birer birer eteğindeki taşları dökmeye başladı.
Hiç kimse Ferran Adria’nın Allah vergisi yeteneklerini sorgulamıyor. Dünyada yeme-içmenin bu kadar popüler olmasında ki katkısını herkes büyük bir saygıyla kendisine teslim ediyor. Eminim kendisi de Barcelona’nın 200 kilometre uzağında küçük bir kasabada bu işe başladığında etkisinin boyutlarını hesaplamamıştır. Ancak bugün gelinen noktada kendisi, tartışmasız şefler arasında en önemli rol modeldir.
Ferran Adria’nın restoranı El Bulli, doyurmaktan ziyade etkilemek, daha doğrusu şaşırtmak üzerine kurgulanmıştır. Ferran için sihirbaz diyenler yerden göğe kadar haklılardır. El Bulli’de yemek yemek ile David Copperfield’in şovunu seyretmek arasında çok fazla bir fark yoktur. Her ikisi de bugüne kadar görülmemiş nitelikte şovlar sunarak, gelenleri şaşırtmaya çalışmaktadır. El Bulli’de yemek yemiş olan birisi eminim çıkışta ‘sebze, meyve ve etler kullanılarak demek bunlarda yapılabiliyormuş’ demiştir. Ancak bir kişinin bile ‘hayatımda yediğim en lezzetli yemekti’ dediğini düşünmüyorum.
Gordon Ramsay, Ferran Adria’yı koplamaya çalışan genç bir şefle ilgili şöyle bir hikaye anlatmıştı. ‘New York’ta öğlen yemeğinde bir salata istediğimde önce salatam geldi, ardından da genç bir şef hepimizin üzerine fesleğen aromalı bir sprey sıktı. Amacı bizi etkilemekti ama sonuç tek kelimeyle iğrençti.’ Maalesef çoğu zaman benzer lokantalarda yaşadığımız deneyim, Gordon’un başına gelenden farklı olmuyor. Ferran Adria’nın yolundan gidip kendi tarzlarını oluşturan az sayıda yetenekli şefler yok değil. Bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmese de, Ferran’ı kendine örnek alıp, onun tarzında bir şeyler yapmak isteyip, gastronominin içine edenlerin sayısı binlerce... Sayıları da her geçen gün artmakta. Genç şeflerin en büyük hatası, yemek yapmanın temel kurallarını öğrenmeden, boyundan büyük işlere kalkışmak. Bir zanaat dalında, pişmeden ve işin ABC’sini öğrenmeden büyük usta olamazsınız. Sihirbazsa hiç olamazsınız.