Her hafta New York Times’dan Wall Street Journal’a kadar birçok saygın yayında El Bulli’nin kapanışı hakkında farklı bir yazı çıkıyor. Senenin en çok ses getiren organizasyonları, El Bulli’de yapılan kapanış partileri oluyor. Bundan bir ay kadar önce Dom Perignon Şampanyaları’nın El Bulli’yi bir gece kapatıp verdiği partinin maliyeti 125 bin euro olmuş. Moda, medya ve sanat camiasından tanınmış 50 davetlinin olduğu bu gecede herkesin önüne 50 farklı tabak gelmiş ve her gelen farklı tabağa, farklı bir Dom Perignon rekoltesi eşlik etmiş.
Bunlar işin biraz magazinsel kısmı... Bir de El Bulli’nin kapanmasının gastronomi dünyasında yarattığı dalgalanmalar var. Bunların başında bir çağın kapanması geliyor. El Bulli ile özdeşleşen ‘moleküler gastronomi’ trendi artık yerini ‘yerellik ve yalınlık’ akımına bırakıyor. Benim biraz ‘kübizm’le özdeşleştirdiğim moleküler gastronominin, tarihin ilerleyen sayfalarında güzel bir hoşluk olarak anılacağını düşünüyorum.
Her ne kadar bir efsane bitse de, etkilerinin bitmesi mümkün değil... El Bulli’nin şefi ve sahibi Ferran Adria’nın gastronomi dünyasına müthiş bir vizyon kazandırdığına inanıyorum. Bundan 10 sene önce bir restoranın altı ay kapalı kalıp araştırma yapmasını kimse akıl edebilir miydi veya bir lokantaya rezervasyon yaptırmak için üç sene beklemek gerekeceğini? Bir yemekte
50 farklı tabağın önünüze gelebileceğini? Bir şefin ‘Times’ dergisinde dünyadaki en etkin 100 kişi arasına girebileceğini?
Gastronominin sınırlarını yeniden tanımladı
Ferran Adria’dan önce de tanınmış ve ünlü şefler vardı. Bence Ferran Adria’nın bu şeflerden en büyük farkı, gastronominin dünya çapında insanların ilgi alanı içine girmesine ve popülerliğinin olumlu anlamda artmasına yaptığı müthiş katkı. Evet Paul Bocusse, Alain Ducasse, Gordon Ramsay gibi yetenekli, başarılı ve ünlü birçok şef var. Bunların yaptığı şahane tabaklar, çıkardıkları yemek kitapları ve bol Michelin Yıldızlı restoranları da mevcut. Ancak gastronomi dünyasında yarattıkları artı değer, kattıkları vizyon, açtıkları yollara baktığımızda Ferran Adria ile kıyaslanamaz. Ferran Adria’nın yaptığı şey, gastronominin sınırlarını yeniden tanımlamaktı. Belki de sınırların olmadığını göstermek.
Bir de El Bulli kapanınca orada çalışan personelin durumunun ne olacağı söz konusu. İş bulamama gibi bir şeyin olmayacağı aşikar. Dünyanın en iyi restoranları bu çalışanları kadrolarına katmak için uğraşıyorlar. El Bulli’nin yardımcı sommelier’i, dünyanın yeni bir numarası ‘Noma’ ile anlaşmış bile.
Ferran Adria’nın gastronomik dehasını kimse tartışamaz. Aynı zamanda çok iyi bir halkla ilişkiler tarafı da olduğu yadsınamaz. Moleküler gastronomi çağını açması, kitapları, restoranında kullandığı malzemeleri ve bunları pazarladığı kimyasal karışımları... Laboratuvar mutfağının kapalı gişe oynamasını çok büyük ustalıkla yönetti. Herkesi ters köşeye yatırarak El Bulli’yi kapatma kararını açıkladığı andan itibaren de aynı ustalığı gösteriyor. Ferran Adria bunu hep yapıyor ve cesaretiyle şaşırtmaya devam ediyor.