Bunca zorluktan yılmayan ve Türkiye’de de kaliteli şarap üretilebileceği gösteren değerleri, arada sırada hatırlamazsam, sanki haksızlık edecekmişim gibi geliyor
Sevdiğim bir şarap üreticisi her gördüğümde söylenip durur: “Şarap işine girmek, para kaybetmenin en sofistike yolu” diye. Doğruluk payı oldukça fazla. Özellikle ilk kuşağın, şarap işinden para kazanması neredeyse imkansız. Toprağı satın alıp, bağları dikip, üretim tesisini kurup, bürokrasinin tüm engellerinin üzerinden gelip, en erken 4-5 yıl geçtikten sonra ilk şarabınızı şişeliyebiliyorsunuz. Bu esnada oldukça çok çalışıp, epeyce bir para harcamanız gerekiyor. Esas işiniz tam bu noktada başlıyor. Şarabı piyasaya sürmek ve nihai tüketiciye ulaştırabilmek için korkunç bir tanıtım ve PR çalışması yapmak ve yine çok paralar harcamak gerekiyor.
Tüm bu zorluklara rağmen son yıllarda şarap işine gönül verenlerin sayısı bir hayli arttı. Ortaya gayet güzel, dünya çapında ses getirebilecek şaraplar çıkmaya başladı. Bunca zorluktan yılmayan ve Türkiye’de de kaliteli şarap üretilebileceği gösteren bu değerleri, arada sırada hatırlamazsam, sanki haksızlık edecekmişim gibi geliyor. Son zamanlarda en beğenerek tattığım beyaz ve kırmızı şarabı bugün paylaşmak istiyorum.
Suvla Grand Reserve Roussanne-Marsanne 2011
Öncelikle çok farklı bir beyaz şarap olduğunu söylemeliyim. Bildiğim kadarıyla bu iki üzüm yani Roussanne ve Marsanne daha önce Türkiye’de denenmedi. Fransa’nın Rhone bölgesinde sıkça rastlanan ve yetiştirilmesi oldukça meşakkatli olan bu iki üzümü, Gelibolu’da yetiştiren ve bu kadar güzel bir şarabı üreten Suvla şarapları bir teşekkürü hak ediyor. Suvla Grand Reserve Roussanne-Marsanne için ilk söyleyebileceğim çok zarif ve çarpıcı bir şarap olduğu. Kırmızı şaraba düşkün olup, beyaza burun kıvıranları bile etkileyebileceğini düşünüyorum. 3 bin şişe kadar üretilen bu şarabın, yaz aylarında özellikle kabuklu deniz mahsülleriyle çok iyi eşleşeceğini düşünüyorum.
Kayra Imperial Cabernet Sauvignon-Merlot 2009
Imperial serisi Kayra’nın premium şarabı. Her rekoltede o yılın en iyi üzümünü seçip Imperial olarak sunuyorlar. Çok sınırlı sayıda bir üretim oluyor. Bugüne kadar 2005’te Shiraz, 2006’da Öküzgözü ve 2008’de Cabernet Sauvignon’la bu seriyi çıkarttılar. Kısa bir süre sonra piyasaya çıkacak 2009 rekoltesi Cabernet Sauvignon ve Merlot kupajını tadıncaya dek bu üçü arasında benim favorim Shiraz’dı. Yeni çıkacak olan Kayra Imperial Cabernet Sauvignon-Merlot herhalde bugüne kadar bu topraklarda içtiğim en dengeli kırmızı. Bu kadar kuvvetli bir şarabın, bu derece elegant ve dengeli olması Türk şarapçılığının geldiği nokta adına beni mutlu etti. Bu köşede kendisinden daha önce de değindiğim, Kayra’nın şarap yapımı konusunda bir numaralı ismi olan ve Türk şarapçılığına çok şeyler kattığını düşündüğüm sevgili Daniel O’Donnell’in elinden çıkan Kayra Imperial Cabernet Sauvignon-Merlot 2009’un en büyük sıkıntısı tüm Imperial’ler gibi az sayıda üretilmesi. Yıllanmaya çok müsait ve esasen yıllandıkça daha da güzelleşecek olan bu şarabı keşke fırsatımız olsa da, bundan bir on sene sonra denesek...