Mahsun kendini dine verdiÖzcan Deniz'i doktoru arıyor, kebapta klasik; Biges, müziğin yeni adresleri Soprano, The Mix, Cafe Suisse, Taşlık tipik Türk restoranı, Polo 13, Gatto'da lezzet ve şıklık...İnsan bekar yaşayınca ev yemeklerine çok bir düşkün oluyor. Aslında serde Giritlilik ve Araplık var ya, özellikle sebze yemeklerini acayip iyi yaparım. Rahmetli anneannem Giritli, dedem ise Bingaziliydi. Anamın yaptığı yemeklerin de tadına doyum olmaz. E, bize de öğretti tabii ama vakit yok ki. Bereket site komşularım Aşkım, Aynur, Linda ve Meltem’in güzel kızı Zeynep var da mönüyü onlara bildiriyorum,
ne istersem yapıyorlar. Bir zamanlar ev yemekleri konusunda hayli başarılı olan Etiler’deki Hünkar’a takmıştım. Çeşitler lezzetliydi ama yağı bana ağır gelmişti. Kabahat benim midede, fazla hassas. Daha sonra yine ev yemeklerinde hayli başarılı olan Rumelihisarı’nda Aspava’ya gitmiştim. Kapanmış, çok üzüldüm. Yurt dışından gelen bir konuğum ile birlikte Maçka’daki Swissotel içinde
yer alan Cafe Suisse’ye gittik. Önümüze alakart bir mönü uzattılar, her türlü seçenek var ama bizim istediklerimiz yok. Burada sabah, öğle ve akşam yemekleri açık büfe. Cumartesi ve pazar brunch’larında da
öyle. Haftasonları sizler brunch yapıp dostlarınızla sohbet ederken çocuklarınız K Clup’da eğlenebiliyorlar. Kişi başı
35-40 milyon lira. Hemen
isyan etmeyin, parası olan
Cafe Suisse’ye gitsin. Dileyen de Sütiş’e ya da Teşvikiye’deki
Çerkezo’ya. Oralarda
5-6 milyona doyuluyor. Neyse, ev yemekleri istiyoruz ya, şefin önerisi üzerine Taşlık Türk Restoranı’na geçtik. Konuğum için de değişiklik oldu. Taşlık’da Türk-Osmanlı ve Orta Doğu Mutfağı ağırlıkta. Restoran,
17. yüzyıl Amcazade Köprülü Hüseyin Paşa yalıları stilinde inşa edilmiş. Mönüye göz gezdirdim; hünkar beğendi,
özel taşlık kebabı, güveç, imam bayıldı, yaprak dolma gibi çeşitler vardı. Önce birer imam bayıldı, ardından da sebze güveç istedik. Üzerine sakızlı sütlaç yedik. Kahveyi de müthiş Boğaz manzarasına nazır, kanyak eşliğinde yudumladık. Pazar hariç her gün 19.00-23.30 arası açık. Otel diye kazık yiyeceğinizi düşünmeyin, soğuk mezeler
3.5-4, sıcak mezeler 4-5 milyon lira arasında. Kişi başı
10 milyona da 20 milyona da çıkabilirsiniz. Rezervasyon için
telefon numarası (0212) 326 11 00.
Biges Kebap ve Hakan’ın derin üzüntüsü Çarşamba günü Levent’deki Polo 13’e, bana kardeş kadar yakın olan Cenk Eren’e uğradım. Buranın başarılı işletmecisi Ali Sayar, komşum Deniz Akkaya, ortaklardan Süslü Celal (Altınel) ve Necdet Göral ile sohbet ettim. Karnım acıkınca eskiden Biges’in müdürü olan, şimdi de Polo 13’de görev yapan sevgili Osman Sarıkaya "Patron Kemal Ağabey (Evirgen) yukarıda, seni de
çok özlemiş. Sen pek kebap sevmezsin ama sana göre bir şeyler yapar çocuklar" dedi. Polo 13’ün üst katı Biges Kebap. Çıktım tabii. Kemal Evirgen ile eski gazino günlerini kaynattık. Ferhat Kılıç, Harun Uçar, Dursun Eken anında servis açtılar. Halkla ilişkileri yürüten Sibel Yüksel de bir mönü uzattı önüme. 14 yıllık müessese olmak kolay değil, Biges kebapta klasikleşti. Piliç bonfile, biraz kuzu tantuni, piliç külbastı ve nar suyu ile yapılmış içinde domates, pul biber, soğan, maydonoz bulunan gavurdağı salatası yedim. Gerçekten Biges’in lezzeti farklı. Fiyatlar da aileler için çok ehven. Yemeğe göre kişi başı
10-15 milyona da çıkabiliyorsunuz, 25 milyona da. Bu arada
4 kişilik maden kebabını da öneririm. Biz Kemal Ağabey ile sohbet ederken müşterek bir dostumuza rastladım, Özcan Deniz’i sordu. İddiasına göre Özcan burnundan estetik olmuş. Ama sağa, sola burnunda et parçası olduğunu, nefes alırken ve şarkı söylerken zorluk çektiğini, bu nedenle küçük
bir ameliyat geçirdiğini söylüyormuş. Ama asıl sorun şu; doktoru Nazım Çerkeş hala parasını alamamış, Özcan’ı arıyormuş. Bilemem artık. Biges’in telefon numarası
(0212) 279 93 93. Modanın harika çocuklarından biri o. İzmirli, yani hemşerim Hakan Elyaban’dan sözediyorum. 27 yıldır tanırım Hakan’ı. İstanbul’a benden önce geldi ve dişiyle, tırnağıyla sosyete, sanat dünyasının göz bebeği oldu. Hakan çok üzgün; canı gibi sevdiği 75 yaşındaki annesi Türkan Hanım’ı pazar günü kaybetti. İşin ilginç yanı; kardeşleri Hakan’a bir şey olur endişesi ile yakın arkadaşı Sedef Bozok’u aramışlar. Sedef de Hakan’la müşterek arkadaşları olan ünlü modacı Sadık Kızılağaç’ı arayarak haber vermiş. Hakan’a, annesinin aniden fenalaşarak hastaneye kaldırıldığını söylemişler ve üçü birlikte İzmir’e gitmişler. Hakan annesinin ölümünü öğrenince yığılıp kalmış. Çünkü
75 yaşında olmasına rağmen sapasağlamış. Ama Allah’ın takdiri. Yatağında mışıl mışıl uyurken gitmiş; kalp krizi. Buradan sevgili Hakan’a ve yakınlarına derin üzüntülerimi bildiriyorum, başı sağolsun.
Mahsun’daki değişiklik ve The Mix Aramın bir türlü düzelmediği isimlerden biridir Mahsun Kırmızıgül. Halbuki kendisini severim, üstelik başarılı da bulurum. Son günlerde Mahsun acayip uçuyor. Herkese evleneceğini söylediği sevgilisi Bade ile onu pazar günü Bebek’deki Koru Kahve’de gördüm. Ne çare ki fotoğraf makinam yanımda yoktu. Bakmayın siz bana, şaka yapıyorum. Çifte kumrulara huzursuzluk vermek istemedim. Ara sıra insan mesleğini ikinci plana atıyor. Mahsun son zamanlarda kendini iyiden
iyiye dine vermiş. Ramazanda oruç tutup cami dolaştığını,
başkaları gibi orucunu rakı
ile açmadığını bilirim de
böyle kaptırabileceğini düşünemezdim. Mahsun, Türkçe Kuran-ı Kerim’i ikinci
kez okumaya koyulmuş.
Bir yandan da Yaşar Nuri Öztürk’ün ‘İslam Nasıl Yozlaştı’ adlı kitabını okuyormuş. Bizim kitap kurdu ve satıcısı Sayım’dan almış. Mahsun, dinle ilgili Öztürk’ün ne kadar kitabı
varsa Sayım’a sipariş vermiş. Efendim, daha önce Ortaköy’deki The Mix’e
kapıdan baktığımı söylemiştim. Komşum olan ünlü müzik adamı Murat Yeter’in
ve diğer dostlarım Aydın Karabulut ile Ozan Doğulu’ya verdiğim sözü yerine getirdim. Sonunda Türkiye’nin değerli dört müzik adamı birleşip müzisyenlerin
ve gerçek müzikseverlerin gideceği bir bar yaptılar. The Mix’e Aydın, Ozan, Murat’ın yanı sıra ünlü söz yazarı ve besteci Aykut Gürel de ortak. Tarkan, Burak Kut, Kenan Doğulu, Levent Yüksel, Mazhar Alanson, Sertab Erener, Ferda Anıl Yarkın, Helin Avşar, Oktay Kaynarca, Hande Yener, Yeşim Salkım, Özkan Uğur’u sık görürsünüz bu mekanda. Her gece açık. Salı günleri Drum Circle, çarşamba Panic Attack, perşembe Kenan Doğulu, cuma Grup Gündoğarken, cumartesi Panic Attack ve bambaşka bir Levent Yüksel varmış. Gittiğimiz cuma gecesi sahneye Mirkelam çıktı. The Mix ve Reina’nın büyük patronu Mehmet Koçaslan, sağolsun, masamıza geldi. Çocuklar da öyle. Aykut, Ozan, Murat hayatlarından memnunlar ama çok yorulduklarını söylediler. Koçaslan "Çocuklar cuma gecesini bir türlü oturtamadı. Diğer geceler müthiş iyi gidiyor. Özellikle Kenan Doğulu yıkıp geçiyor. Çarşamba akşamı da Tarkan konuktu ve süperdi. Çocukta müthiş karizma var, insanları hemen avucunun
içine aldı. Bir de acayip saygılı, terbiyeli" dedi. Bir ara gözüm ilişti, Mirkelam’ın eşi Arzu arkadaşlarıyla bir köşede oturuyordu. Dikkatimi çekti; Mirkelam ile Arzu birbirlerine o kadar güzel bakıyorlar ve
o kadar iyi elektrik veriyorlardı ki ‘herhalde gerçek aşk bu olsa gerek’ dedim. Allah nazardan saklasın. Şef İbrahim Arnas
ve Alişan Aktürk, garson Esef Ovacık masaya şampanya getirirken biz teşekkür edip kalktık. Çünkü konuklarımın
ve benim ertesi gün işimiz
vardı ama yine de saati
03.00 yaptık. The Mix’in telefon numarası (0212) 258 28 48.
Levent’te Gatto ve Soprano rüzgarı Süleyman Köse ve Raşit Karakuş’u bana tanıtan can dostum İzzet Çapa’ya teşekkür ederim. Bugüne değin ikisinin de tek bir saygısızlığını görmedim. Üstelik Süleyman’ın nikah şahidiyim. Onun bendeki yeri başkadır. Uzatmayayım, bildiğiniz üzere Levent’in şık restoranlarından biri olan Gatto’nun ortakları Süleyman ile Raşit. Uzun süredir ihmal etmiştim onları. Sonunda Dentan Özel Sağlık Hizmetleri’nin sahibi ve diş doktorum olan sevgili Tankut Gürsoy, aynı mesleği paylaşan güzel karısı Gül, yazılarını okumaktan sizler kadar keyif aldığım POSTA’nın başarılı yazarlarından Yazgülü Aldoğan ile birlikte gittik Gatto’ya. DJ kabininde sevgili David Şaboy keyifle müzik yaparken Selim Usta’nın birbirinden leziz yemeklerini güzel bir sohbet eşliğinde yedik. Neler mi? Ben ve Yazgülü ön
yemek olarak deniz mahsulleri salatası istedik. Gürsoylar hellimli ızgara sebze tabağı aldılar. Ortaya dört peynirli pizza ve deniz mahsulleri risotto geldi. Ana yemek olarak ben fırında levrek, Gürsoylar biftek, Yazgülü ise makarna yedik. Masada şarap ve benim İzzet ile ortak keşfimiz olan Absolut Votka-nar suyu vardı. Haaa, tatlıları da ihmal etmedik tabii. Çikolata sufle ve bir ev dondurması olan semi freddo yedik. Gerçekten herşeyin mükemmel olduğu konusunda dostlarım da benimle aynı görüşü paylaştılar. Müziğin hızı yükselince biz 40’lıklar soluğu Süleyman ile Raşit’in yeni açtığı, Gatto’nun altında yer alan Soprano’da aldık. Burada da muhteşem bir İtalyan mutfağı varmış. Sahnede Turkuaz Grubu’nun kurucularından olan Ferhat
vardı. Bu çocuğu daha önce Hammam’da dinlemiştim, müthiş bir sesi var. İtalyanca, Fransızca dillerinde aryalar,
söylüyor. Eski Türkçe parçalardan da örnekler veriyor. Yani repertuarı çok zengin.
Hiç sıkılmadığımız gibi bir kez daha gelmeye karar verdik Soprano’ya. O gece Gatto ve Soprano’da servis sorumlusu Ali Öksüz, mutfak şefi Selim Öğünç, şefler Zekeriya Eroğlu, Hasan Başkaya, Arkın
Özdemir, yemek öncesi barda Azmi Kılıç kusursuz hizmet verdiler. Maşallah, Süleyman
ve Raşit hayatlarından çok memnunlardı. İzzet Antebi, Hande Demir, Ali Erener,
Hülya Avşar, Buket-Hayrettin Taşdelen, Ömer Sabancı, Erdal Matraş, Ali Sunal, Faruk Süren, Metin Şen Gatto’nun müdavimleri arasında. O gece çıtır bir kız eşliğinde Nejat Cinisli’yi gördüm. Bir başka masada da Mustafa Sirmen
ile Yağmur oturuyorlardı. Gatto’nun üst katındaki VIP bölümüne taktım. Düğünümü ya da 45. doğum günümü burada yapacağım, hesabı da Rıfat Ababay’a ödedeceğim. Çünkü hala ev hediyemi
almadı. Hazır aklıma gelmişken yazayım, belki karısı Süheyla baskı yapar da birşey alır. Şaka, şaka. O arada masama gelen sevgili Süleyman, Gatto’nun saat 12.00’den itibaren öğle servisiyle açıldığını söyledi. Akşam iş çıkışında da Happy Gatto’daki
hava pek hoşmuş. Telefon numarası (0212) 270 13 48. Gatto çıkışı yine The Mix yaptık. Gürsoylar ve Yazgülü evlerinin yolunu tutarken, ben People’a uzandım. Saat 03.30’da da evin yolunu hemencecik buldum. Size son bir not daha; bu akşam brt’de Şafak Yavuz Baydar’ın yapımını ve sunuculuğunu üstlendiği ‘Eskimeyen Dostlar’ var. Konuk; Demet Akbağ. Fırsat bulursanız izleyin, çünkü Şafak bu konuda gerçekten başarılı. Efendim, bugünlük de bu kadar. En
kötü gününüz benimkinden
iyi olsun, kalın sağlıcakla.
Yazara e-mail:
MAGAZİN