08.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
nornek@milliyet.com.tr Muh-te-şem-di. Tabii solcu geçmişinden kaçan kız, "Zeynep" yerine niye "Eylem" gibi bir adı seçerdi? Ama zaten açıklamadaki her şey bir garipti! Beni en çok etkileyen ise "'Geri zekâlıyım, salaÇım' deyip modelliÇe girmemin sebebi de bu" sözüydü.Geçmişinde salak-saçma pek çok hata yaptıÇını düşünen, bundan utanan kim böyle bir bahanesi olsun istemez ki? Belki Eylem Şenkal da, internet sitesinde sevdiÇini açıkladıÇı -ki aralarında Hasan Hüseyin Korkmazgil de var- şairleri okudu, her satırda toplum önünde yaptıÇı bir hatasını buldu ve bir hayal kurdu; aslında "tüm geçmişinin bir rolden ibaret olduÇunu söyleyiverse ne de güzel olurdu." Söyledi de... Ama sözleri doÇru çıkmadı; haber havada asılı kaldı. Yok Şenkal'ın kulaÇı zor duyuyordu da, soruyu yanlış anlamıştı da, babası da şairdi de, adı Hasan Hüseyin'di de... Maalesef ki olayın gazı kısa sürede kaçtı! Tribünlerin hevesi kursaÇında kaldı, son ayların en, belki tek çarpıcı haberi de çiÇnenemeden yutuldu! GeçtiÇimiz haftanın en çarpıcı magazin haberi kuşkusuz Eylem Şenkal'ın, babasının şair Hasan Hüseyin Korkmazgil olduÇunu iddia etmesiydi. Ama "ilk aşamada" ne haberdi! "Annemle öldü bilindik, kaçtık, saklanmak için başka adlar kullandık, bizi bilseler Türkiye'yi terk etmek zorunda kalırdık" gibi sözler... Oysa birkaç sene önce böyle miydi? Bu gibi haberler elimizin kiriydi! Gün geçmiyordu ki magazin dünyasından yeni bir ilişki haberi gelmesin... O olmadı "X şahıs, Y'ye bir şey söylüyor", ilişkiler askıya alınıyor, hiç alakasız isimler birlikte görüntüleniyordu. Kimler geldi kimler geçti? "Paşa/Gala/ Şamdan" günleri, "Televole" geceleri bitiverdi, millet mahalle baskısından mustarip. Etiler dillerden düştü, herkes Malezya uzmanı. Ankara'daki Laila bile kapandı yerini içkisiz "Şahhane" aldı.Mankenler toplu olarak iltica etti sanki; şarkıcılarsa atışma nasıl yapılır unuttu. Gülben Ergen bebek odasından çıkmıyor, Hülya Avşar tenis, golf ve bilumum sahalardan çekildi! Hakkı var Helin ablasının yerini doldurmaya uÇraştı ama ı-ıh, başaramadı. Magazin programlarının yarısı konser görüntülerinden bir demet, diÇer yarısı ise "Sevilen dizilerden çeşitli bölümler". "Yaz bitti, sezon kapandı" diyebilirsiniz. Peki yazdan aklınızda ne kaldı? Bülent Ersoy'un evliliÇi / aldatılması, Hande Yener'in Serdar Ortaç'la tartışması, hiçbir konseri boş geçmeyen Pınar AltuÇ ile uyumlu giyinen nişanlısının fotoÇrafları! Başka? DiÇer yanıtlar zorlama. Şimdi öyle mi? Gazete eklerinin kahramanları tamamen deÇişti. Normalde pahalıca magazin dergilerinde gördüÇümüz "elit" ya da "sosyetik" tabir edilen kadın ve erkekler daha alt sınıftaki magazin karakterlerini kovdu da, gazete sayfalarına oturdu sanki. Sürekli yüzüstü güneşlenirken görüntülenen ve bu nedenle de muhteşem "Biri Eda'yı çevirsin" başlıÇıyla akıllara kazınan Eda Taşpınar'ın bilmem kaç bin dolarlık çantasını konuşuyor, Siren Ertan, Elif Dürüst, Feryal Gülman, Melisa Eliyeşil gibi isimlerin "cemiyet" hayatındaki aktivitelerine dair haberler okuyoruz. Eylem Şenkal bile ilgi çekmek için kendine edebiyat dünyasından bir 'kurban' seçiyor. Cazcıların, piyanistlerin haberleri hatta aşkları doldurmaya başladı ikinci sayfaları. Koca bir telefon rehberi edecek magazin dünyası karakterlerinin sayısı bir sigara pakedinin üzerine sıÇar hale geldi. Bir zamanlar "Ekmek kaç lira?", "Cumhurbaşkanı kim?" gibi sorularla muhatap olan güzeller, şimdi en aÇır haberlerin spikerleri ile aynı televizyon karelerindeler. Magazin dünyası şimdilerde buzul çaÇını yaşıyor. Şu anda hüküm süren daha elit, daha zengin, daha aÇır, daha kapalı vb. günlere uyum saÇlayanlar 'sayfa ve ekranlarda' kalacak; diÇer karakterler ise bir gün 'Televole döneminin Jurassic Park'ı çekilirse hatırlanacak. Bir dönemin sonu Yaşlanmanın bir belirtisi de, "hayran olduÇun insanların senden küçük olmaya başlaması" mı acaba? Peki ya daha 30'una basmadan bunun olması neyin işareti? Yoksa 80'lilerin marifeti mi? Şu günlerde bir kitap okuyorum; aslında tek bir gecede okunabilecek bir kitap. Öyle güzel ki, akide şekeri gibi uzun uzun aÇzımda dolaştırmak, tadına vara vara tekrar tekrar okumak, gülmek istiyorum kendi kadınlık hallerimize, kaç yaşında olursak olalım küçük bir kıza kolayca evrilivermemize... Sonra Alevilik sorununu "alev gibi" anlatan bir öykünün içine dalmak, Müjde Ar-Türkân Şoray öyküsüyle şaşakalmak, gecekondu sosyolojisine dalıp, tarikattaki kadınların 7 aÇlı don giydiÇini öÇrenmek ilginç geliyor, kısa kısa hikâyelerle... Can Yayınları'ndan çıkan "Gelin Başı"nın yazarı Seray Şahiner 23 yaşında. Alejandro Amenabar da Tez'i çektiÇinde 24 yaşındaydı ama... Seray'ın "kadın hikâyelerini" yazmak için bir ömür geçirmek gerekiyor sanki. Sonra özgeçmişine bakıyorum; 3 ayrı dergide çalıştı, televizyona dizi yazdı, gitar ve resim dersi aldı, daÇcıydı... Bunlar iyi de şu ne: Dönemsel olarak garsonluk, konfeksiyon işçiliÇi ve makinecilik yaptı! Milliyet Kitap'a da yazılar yazan genç yazara şapka çıkarıyor, şu günlerde elden ele dolaşan "Gelin Başı"nı okumanızı tavsiye ediyorum. Hulki Aktunç'un deÇişiyle Seray Şahiner'in çıkışı, bir ustanın çıkışı çünkü... Bu kızın yazdıklarına dikkat!