Mesleğim gereği pek çok restoran geziyorum. İyi bulduğum mekanlarda iki belirgin özellik var; sahibi mutlaka başında ve mutfakta iyi malzeme kullanılıyor. İster Fransa’da Michelin yıldızlı olsun, ister efsane kokoreç yapan büfe, isterse ara sokakta yemeye doyamadığımız kuru fasulye, pilavcı... Eğer efsane bir lezzet deneyimliyorsanız bilin ki çalışkan ve malzemeden kaçmayan bir sahibi vardır. Bu hafta keşif durağımda, uzun zamandır adını duyduğum bir çikolatacı vardı; Asuman.
Kadıköy’de nezih bir çikolata dükkanı...
İki sene önce açılmış. Sahibi Yılmaz Bey, “Ben esnafım, çikolata hikayem esnaf olduğum için başladı” diyor.
Kısacası bu alanda bir boşluk görmüş ve doldurmaya karar vermiş. Belçika’ya gidip çikolata eğitimi almış ve tatlı bir konsept yaratmış. İspanya’dan gelen çikolatası Gana kakaosuyla hazırlanıyor. Dükkanın altında olan imalathanesi tertemiz. Mekan adını, bir önceki dükkanlarında çok tutan bir tatlıdan alıyor. Çilek, kıtır Fransız bisküvisi ve eritilmiş sütlü çikolatadan oluşuyor. Bir daha gittiğimde çikolatasını bitter isteyeceğim, bence daha da lezzetli olacak. Menüdeki tatlılar hep kadın isimlerini almış. Nostaljik bir havası var.
Leyla, doygun bir profiterol hamuruyla, soğuk pastacı kreması ve ılık eritilmiş sütlü çikolatanın birleşimi...
Piraye ise Türk tatlılarını andırıyor. Kadayıf üzeri cheesecake ve toz Antep fıstığıyla servis ediliyor. Favorim, 80’li yıllarda tuhafiyecilerde satılan patlayan şeker dolgulu çikolatalı trüf oldu. Çikolata kalitesi zengin bir lezzet sunarken, patlayan şekerler beni çocukluğuma götürdü. Asuman’ın ortamı, çok şık. Sabah kahvesi ya da çay saati için gidip görmenizi tavsiye ederim.
Havaalanı çilesiHafta sonu Ayvalık tostunun tarihini öğrenmek için yerine gittim. Giderken Edremit uçuşunu kullandım. Uçuş rahattı ancak havaalanında geçirdiğim iki saatten sonra otomobille gitmediğime pişman oldum. Sizin de havaalanlarına giderken ayağınız geri geri gidiyor mu? Hele ki, Atatürk ya da Sabiha Gökçen! Telaşlı, itişen insanlar... Sırayı kesmeye çalışanlar... Bunlara maalesef alışığım ama sıramda beklediğim için ilk defa azar işittim. Check-in sırası bekliyoruz. Kuyruk var ama bütün kontuarlar açık olduğu için hızlı akıyor. Sıra bana gelmiş, kontuarlardan açılan olunca hemen geçeceğim. Tam bu sırada uçağını kaçırmak üzere olan bir beyefendi yol istedi, verdim. Bunun üzerine arkamda söylenerek bekleyen hanımefendi çantasını omzuma vurarak, “Ben de önüne de geçiyorum, daha fazla bekleyemeyeceğim” dedi. Şaşkınla, “Sıra var, herkes dolu, nasıl geçiyorsunuz? Bari müsaade isteseydiniz” diye kekeledim, “Neden isteyeyim bir şey yapmadan sırada bekliyorsun!” cevabını aldım. Kontuarlar dolu, çalışan her yetkili başka bir müşterinin check-in işlemini yapıyor, bekleyemeyip ne yapayım? Asabımı bozmadan kendimi uçağa atmayı başardım. Bu sefer de arka sıramda oturan başka bir kadın bağırarak, “Kapatın artık şu sinir bozucu müziği!” diye hostesi azarladı.
Uçakta çalan hafif müzik asabını bozuyormuş. Bence Türk Hava Yolları, Pegasus ve Atlas Jet gibi şirketler öncü olmalı. Havaalanlarında nasıl davranılır?
Check-in işlemi nasıl yapılır?
Sıranızın geldiğini nasıl anlarsınız?
Kaç saat önceden gidilmeli?
Güvenlikten geçerken neler dikkat edilmeli?
Uçakta nasıl davranılmalı?...
Bu konularda eğitimler verilmeli. Uçak içi ekranlar, hatta dijital medyada eğitim amaçlı videolar yayınlanmalı. Zira bu alanda eğitim şart!