CaddeHayatta ne yaptıysa özenle yaptı Hümeyra

Hayatta ne yaptıysa özenle yaptı Hümeyra

08.09.2008 - 00:39 | Son Güncellenme:

Yorumcu, oyuncu, grafiker... Bir dönem butik sahibi, başka bir dönem gece kulübü işletmecisi. ‘40 yıllık Hümeyra’ bugüne kadar ne yaptıysa hakkını verdi. Şimdi onun için ‘Avrupa Yakası’ bitti. Ama bu da yeni bir dönemin habercisi

Hayatta ne yaptıysa özenle yaptı Hümeyra

Yıl 1969, mekân Melodi Plak. Grafiker genç kız çizdiği plak kapağının kurumasını beklerken gitarını alır eline... Mırıldanmaya başlar: “Güzelliğin on para etmez... Bu bendeki aşk olmasa...” Patrona yakalanır. “Ne dinliyorsunuz?” sorusuna karşılık “Plak dinlemiyorum, ben söylüyorum. Kendi bestem...” der. Cevap kısa ve nettir: “Yarın plak olsun.”
Bu, masala benzeyen keşif öyküsü olmasa Hümeyra ne zaman ve hangi kılığıyla çıkacaktı karşımıza tahmin etmek zor. Bir şekilde hayatımızı aydınlatan yıldızlardan biri olacaktı, o kesin... Ama sesiyle, ama oyunculuğuyla, ama çizgileriyle... 

Mürebbiye ile büyümüş
15 Ekim 1947’de Ankara Hukuk Fakültesi dekanı Muvaffak Akbay ile 4 dil bilen Malike Hanım’ın kızı olarak dünyaya gelir Hümeyra Akbay. Ankara’da, Avusturyalı mürebbiyesinin katı kurallarıyla büyür. 5 yaşındayken baleye gönderilir.
İlkokula Ankara Koleji’nde başlar ama 10 yaşındayken babasını kaybedince annesiyle İstanbul’a taşınırlar. İlkokulda niyeti balerin olmaktır. İngiltere’den burs da kazanır ama 1960 İhtilali mani olur gitmesine.
Hayat onun yolunu İngiltere’ye düşürecektir yine de. Liseyi Londra’da dayısının yanında okur. Gitar çalıp beste yapmaya, Trafalgar Meydanı’nda şarkı söylemeye başlar. Fakat bu kez de resim vardır gönlünde. Biraz grafik okur Londra’da, dönünce Akademi’ye girmeyi planlarken maddi sıkıntılar eğitim hayallerini suya düşürür. 

İş, evlilikler, turneler
18’inde İstanbul Ekspres gazetesinin Cemiyet ve Beyoğlu muhabiri olarak başlayan iş hayatı, Gorbon Seramik ve meşhur Melodi Plak’ta devam eder. İçindeki müzisyenin ‘keşfedileceği’ Melodi Plak... Bir yüzünde “Olmasa”, diğerinde Karacaoğlan’ın “Ölüm”ü vardır ilk kırkbeşliğinin...
Aynı yıl çıkan “Kördüğüm / Yol” ile birlikte Hümeyra yolda yürüyemeyecek haldedir artık. Sinirlenince ona “Siz” diyen annesi Malike Hanım’ın “Hümeyra Hanım” diye başlayan konuşması ile sonsuza dek kendine gelir. Bir daha hayatının hiçbir döneminde prim vermez şöhrete.
1971’de Philips’in teklifiyle Paris’e gidip diskografisine bir de Fransızca kırkbeşlik eklerken, özel hayatı da aynı hızla ilerler.
İlk evliliğini Haluk Aşkın’la, hepi topu 30 gün sürüp kırık bir buruna mal olacak ikincisini ise Fikret Hakan ile yapar.
İstemeyerek başladığı gazino dönemi, ayağına viski döken bir ‘baba’nın kafasına mikrofonu indirmesiyle sona erer. Sahnede bir tek Fikret Kızılok ile çıktıkları 42 günlük Anadolu turnesinde mutlu olur.
1972’de Mithat Bigat ile nikâh masasına oturur, 11 Mart 1973’te oğlu Sadık dünyaya gelir. Bir yandan “Yardan Haber Yok”, “Sessiz Gemi” ve “Otuzbeş Yaş” birbirini izler. Şarkıcıdan ziyade ‘anlatıcı’ olarak görür kendini. Söylediği söze inanmak, inanmadığı şeyi söylememek esastır onun için...
İlk albümü “Anlatamıyorum” 1977’de yayımlanarak Türk popunun ölümsüzleri arasında yerini alır. Ancak 80’lerde arabesk hâkimiyetini ilan eder ve Hümeyra’nın sözü Çince gibi gelmeye başlar insanlara. Özellikle de yapımcılara. 

Önyargıları kırma ustası
1981’de son kırkbeşliğini çıkarıp usulca başka bir kulvara geçer: Oyunculuğa. Haldun Dormen “Unutulanlar” dizisinde Şevkiye May’ı oynamasını ister.
“Sen kim koskoca Şevkiye’yi oynamak kim?” diyen annesi bile onu izleyince geri alır sözünü... Sonra sahne... Şan Tiyatrosu, “Selam Meloş”... “Şarkıcı kız geldi, tiyatro yapacakmış” tavrına sonsuz bir azimle direnir, hayatın her alanında ‘alaylı’ Hümeyra.
Ayfer Feray, Haldun Dormen, İsmet Ay, Kamran Usluer hayat okulundaki tiyatro hocalarıdır ve önyargıları kırması uzun sürmez.
“Gol Kralı Sait Hop Sait”, “Aş Bunları Aş”, “Deliler Boşandı”, “İçinden Tramvay Geçen Şarkı” derken Gencay Gürün’den bir teklif: “İstanbul Şehir Tiyatroları’na girmek ister misiniz?” Böylece “Kuşlar”ın Hüthüt’ü olarak çıkıverir Darülbedayi sahnesine.
Kısa da bir sinema kariyeri olur bu arada, 1979’da Atıf Yılmaz’ın “Talihli Amele”siyle başlayan.
İki elin parmaklarını geçmez filmlerinin sayısı, ama aralarında o dönem evli olduğu Ömer Kavur’un unutulmaz “Kırık Bir Aşk Hikâyesi” vardır. Her şeyi az ama öz yapmıştır. Dinleyicilerini “Bir avuçlar, ama kalabalık bir avuç” diye tanımlar. Müzik de o kalabalık bir avucun hatırına devam eder.

İki sene de ABD’de
1984’te “Benim Şarkılarım”, 1987’de “Yıllar Sonra”, 1989’da “Tutkulardan İntihar” ve uzun bir ara... Öyle ki yeni gelen kuşak, oyuncu zanneder Hümeyra’yı artık, hatta çoğu onu bile bilmez.
Bir taraftan butik açar, annesinden geçmiş yetenekleriyle gece kulübü işletir. Sapa Bar, Figeyra, Sardunya... Ne yaptıysa özenle yapar hayatta...
1995’te ses tellerinden bir ameliyat geçirir ve söz verir, hastaneden çıktığında ‘do’ diyebiliyorsa bir albüm yapmaya. Neyse ki çok daha fazlasını söyleyebiliyordur ki 1997’de ortaya çok özel bir albüm çıkar: “Beyhude”.
Albüm iyi olduğu oranda az satar ve Hümeyra 1999’da ABD’ye gider, caz piyanisti Jimmy Cicero ile evlenmeye. San Francisco’da geçirdiği 2 seneyi resim dersleri alarak değerlendirir. Ama evlilik gene ona uymaz, 2001’de bir televizyon dizisiyle döner yurda: Üzgünüm Leyla. 

Avrupa Yakası ve...
Ve sıra gelir hayatındaki ikinci ‘şöhret dalgasına’. “Avrupa Yakası”nın İfot Teyze’sidir artık. Oyuncu olduğunu bilenler, bilmeyenler, ‘meğer ne komikmiş’e şaşanlar, takipçilerinin ondan her numarayı bekleyen sakin bakışları altında ‘keşfederler’ 40 yıllık Hümeyra’yı.
O takipçilerden biri, Çağan Irmak çıkar, “Babam ve Oğlum” diye bir film çeker ve Hümeyra yıllar sonra beyazperdededir yine. Bunu 2008’de “Ulak” izler.
Fakat sonbahar, bu keyfi kaçıracak bir haberle geldi; Hümeyra “Avrupa Yakası”ndan ayrılmıştı...
İnandığı işleri yapmak uğruna şanı - şöhreti elinin tersiyle itmiş 40 yıllık Hümeyra’nın sırf daha fazla para uğruna ‘ailem’ dediği ekibi bıraktığı iddia ediliyor şimdi.
Birlikte çalışırken karşılıklı sahnelerde oynayamayacak kadar arasının bozuk olduğu bilinen Ata Demirer’in diziye dönüşünün de tamamen rastlantı olduğu...
Yapımcı Sinan Çetin’in de belirttiği gibi, ‘şerefli’ bir insan olduğu için pek konuşmuyor Hümeyra. Ve gene Çetin’in söylediği gibi, Hümeyra ‘mağdur’ değil gerçekten.
Ortada bir mağdur varsa Hümeyra gibi bir yıldızı kaybeden “Avrupa Yakası” dizisidir o.

Hayatta ne yaptıysa özenle yaptı Hümeyra