07.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ben anlatacağım ama gözünüzün, gönlünüzün açılması için gitmeniz lazım oralara. Şanlıurfadaki rehberimiz, sevgili arkadaşım ve erkek modasının rakipsiz ismi Faruk Saraçın eniştesi Önder Temirdi. Tabii ekip başı Dr. Yazgülü Aldoğanın buralara daha önce gelmesi de bizim için büyük şanstı. Urfada muhteşem bir otelde kaldık. Edessa Otel, 1997 yılında açılmış. Bölgeye de iş olanağı ve istihdam açısından büyük katkısı olmuş. Edessa bir The Marmara kuruluşu. Otelin Genel Müdürü Emine Sönmeziç kendini mesleğine adamış, aydın bir hanımefendi. Kültür turizmi çerçevesinde otele gelen konuklara muhteşem geziler düzenliyor. Kendinizi rahatlıkla teslim edebilirsiniz. Tarih, doğa ve insan orada bütünleşiyor. Kentin Peygamberler Şehri olarak tanınması dini turizm açısından büyük önem taşımakta. Üç büyük din tarafından tanınan Hz. İbrahim (a.s.)in Urfada doğup yaşadığına inanılmış olması bu kentin her üç dine mensup topluluklarca kutsal olarak tanınmasına yol açmış. Yöre, Neolitik Çağdan günümüze birçok değişime uğramış. Bugün tarihi, bereketi ve peygamberleri ile Şanlıurfa kutsal bir mekan. Sabahın köründe düştük yollara. Telefon sapıklarına karşı numaraların ekranda görüntülendiği Viva Telefonlarının ithalatını ilk yapanlardan olan sevgili Önder bize sıra ve kına gecesi ayarlamış. Röportajlar nedeniyle ne yazık ki yetişemedik ama yine de çok güzel bir gün ve gece yaşadık. Tarihi 9 bin yıl öncesine dayanan bir müze şehri de olan Urfanın Gülizar Konukevinde yedik öğle yemeğini. Gülizar Konukevi, Urfa evlerinin en güzel örneklerinden biri. Geniş bir avluyu çevreleyen zemin katta zerzembe (kiler), revak, zemin kat odaları, tandırlık (mutfak), haremlik, minik sıra gecesi odası, kuyu ve hamam gibi bölümler bulunuyor. İkinci katta ise yazlık eyvan ve kalınacak odalar var. Yani Gülizar Konukevi aynı zamanda otel de. Zengin taş, ahşap ve kalemişi süslemeye sahip Gülizar Konukevinin sahibi Ali Beyazkuş (Gülizar) ve oğlu Ahmet çok sıcakkanlı insanlar. Yemekte sofraya önce yoğurt, nohut ve buğdaydan oluşan, soğuk içilen lebeni çorbası geldi. Ardından da içli köfte, lahmacun, çoban ve bostancı adını verdikleri ezme salatası... Finali Urfanın meşhur tatlısı şıllık ile yaptık. Önce "Yemeyiz" diye reddettiğimiz bu tatlıdan herkes bir tabağı afiyetle götürdü. Hamuru ince, şurubu bol, cevizi dövülmüş, enfes bir tatlıydı. Üzerine de mırralarımızı içtik, yani Güneydoğuya özgü kahveden üç tane içtim; ne midem ne kolitim azdı. Valla o kadar da acı yedim ama Güneydoğu seyahati boyunca bana hiçbir şey olmadı. Demek ki İstanbul bana yaramıyor. Ne kadar ağrım, sızım varsa İstanbulda ortaya çıkıyor. Tabii. Hep stres efendim. İnanmıyorsanız, gelin siz çalışın Rifat Ababay gibi herşeyi kusursuz isteyen bir yayın yönetmeniyle. Haklı da canım. Öyle olmasa POSTA, Türkiyenin en çok satan gazetesi olur mu? Ondan sonra kolit de olursunuz, mide ülseri de reflü de. Şaka, şaka. Allahı var, Rifat bana prensesler gibi bakıyor, nazar değmesin. Yine dağıttık konuyu. Bu arada aklınızda olsun, size mırra ikram edildiği zaman asla fincanı yere bırakmayın, davet sahibinin eline verin. Aksi takdirde ya davet sahibini evlendirmek ya da ağırlığı kadaraltın vermek zorunda kalırsınız. Gittiğimiz evlerde ben elimdeki fincanı davet sahibinin eline tutuşturmak için dört döndüm. Bu arada, Gülizar Konukevinin telefon numarası (0414) 215 05 05. Evet efendim, dün Güneydoğuda Diyarbakır, Batman ve Hasankeyfdeki güzel anılarımı paylaşmıştım sizinle. Bugün de Urfa-Mardin hattındayız. Ev fiyatları astronomik, sıra gecesi geleneği Urfada yaşam standardı yüksek, sosyal hayat hareketli. Tabii zengini tam zengin, yoksulu ise sürünüyor. Oturulabilir bir evin kirası 400 milyon lira. Yenişehir, Şanlıurfanın en lüks semti. Oradaki satılık vasat bir dairenin fiyatı ise 100-150 bin dolar, yani 160 milyardan başlıyor. Benim Edessa Otelin Genel Müdürü Emine Hanım ve Urfa Turizm İl Müdürü ile randevum vardı. Yemekten sonra oraya geçtim. Turizm Müdürü Kadir Çetiner hayli dertli. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin yatırımlar için çok elverişli olmasına rağmen terörle birlikte varolan altyapı eksikliğinin, bu verimli bölgeyi yıllarca turizm açısından geri bıraktığını anlatıyor. Ana turist giriş kapılarına ve konaklama tesislerine uzak olan bölgede tanıtımın da eksik olduğunu söylüyor. Tarih ve kültürel potansiyel çok yüksek olmasına rağmen, tesislerin, sağlık hizmetlerinin, pazarlamanın noksanlığı nedeniyle bölgenin geri kaldığından yakınıyor. Bu arada Hotel Edessanın telefon numarası (0414) 215 99 11. Sıra gecesine yetişemedik ama ben Önderden bilgileri aldım tabii. Sıra geceleri, özellikle kış aylarında yaşları birbirine yakın arkadaş gruplarının, her hafta bir akşam birinin evinde buluşup müzikli geceler yaşamasından ibaret. Ama belirli bir niteliğe ve düzene göre oluyor bu geceler. Ayrıca bu gecelerin pek çok kuralı var. Ev sahibi mutlaka kapıya yakın oturuyor. Konuklar saatinde gelmedikleri takdirde ceza uygulanıyor. Fasıl; divan makamıyla başlıyor, uşşak, hicaz ile devam ediyor, muhayyer kürdi ve rast ile sona eriyor. Fazla vaktimiz olmadığı için röportajlar sırasında ancak Balıklıgöl, Ulu Cami, Hz. Eyüp Türbesi, Bedestan, Sipahi Pazarı, Hüseyniye, Pamukçu Pazarı... görebildiğim yerler oldu. Bu arada Ahmet, Önder ve ben cuma namazını, burada kadınların tek kabul gördüğü yer olan Balıklıgöl civarındaki Dergah Camiinde kıldık. Erdoba Konakları, Mardine özgü tatlar Sohbette Emel Sayın, Metin Milli, yazar Murathan Mungan, Orhan Akdeniz, iş adamı Zeynel Abidin Erdemin Mardinli oldukları söylendi. Bizi Mardine özgü bir oyun havasının adını alan Rehani Gecesine davet ettiler. Yemekte yörenin mutfağından söz edildi. Bildiğimiz içli köftenin adı burada Irak. Yöresel yemeklerini öğrendim; kaburga dolması, işkembeden yapılan mumbar dolması, bildiğimiz alinazik (oradaki adı babahannuş)... Tatlılardan da omletin şuruplanmasından meydana gelen isviri, sütlacın süt katılmamış hali olan zerda ve yoğurt tatlısı leben en gözdeleri. Mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri sayesinde insana, zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden biri de Mardin. Kanal Dnin zirvedeki dizisi Berivanın çekildiği kent. Tarihi, kültürel zenginliğe sahip olan kenti görme mutluluğuna da eriştik. Mardin; ezan sesiyle çan sesinin karıştığı, kardeşlik ve dostluğun iç içe geçtiği bir yer. Uçsuz bucaksız Mezopotamya Ovasındaki Erdoba Konaklarında kaldık. Ova, geceleri denizi andırıyor. Gündüzleri ise gizemli havasıyla insanı farklı dünyalara götürüyor. Kendinizi bir şato ya da sarayda sanıyorsunuz. Erdoba Konakları iki ayrı bölümden oluşuyor, tercihinizi mutlaka alt bölümden yana kullanın. Ensari Aşiretine ait bir ev olan bu mekanı, Mardinin ileri gelen ailelerinden Gözü Aşiretinden Müfit Gözü ve Sümer Aşiretinden Bülent Sümer alıp restore ettirmişler. Bizim bölümde Mardinli olan ama İstanbulda yetişmiş, lise mezunu Çetin görevliydi. Pırıl pırıl bir çocuk. 6 aydır faaliyette olan Erdoba Konaklarının iç dekorasyonunu, üçüncü ortak Şehmuz Dinçer aslına sadık kalarak yapmış. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan bir yer, oda bulmak çok zor. Resepsiyonist Betül Atlıpatur, Mardinin turizm patlaması yapabilmesi için özellikle çalışıyor. Otelde alkol yok. Çünkü Ensari Ailesi, kendilerinin Allah tarafından nurlandırıldığına inanarak burayı satarken alkole yer verilmemesini şart koşmuşlar. Zaten Murat Çercis Konağı, Turistik Otel Mardin ve Yenişehirdeki Otel Bilenin dışında alkol veren bar, restoran yok. Hayat, saat 23.00de bitiyor. Buranın kalkınması için şık kafe, restoran ve barların açılması bana göre şart. Çünkü bırakın yerli turisti, yabancıyı tutamazsınız. Zaten üst düzeydeki halk da aynı görüşte. Erdoba Konaklarının bir alt sokağı Hizbullahın karargahıymış. DHA (Doğan Haber Ajansı) muhabiri sevgili Adnan Avuka bizi gezdirirken bilgilendirdi. İlk gece yemeğimizi Mardinin ileri gelenlerinden olan, Mardinspor Kulübü eski Başkanı ve iş adamı Metin Pamukçunun iş yerindeki Şark köşesinde yedik. Önce şenbuzek adı verilen kapalı lahmacunlar geldi. Ardından da fırında 4 saatte pişen, kuzu eti, yağ, sarmısak, biber, domatesten meydana gelen güveç içi büyük bir tepsi içinde sunuldu. Tarihi-kültürel değerler, Kızıltepe Kadın Merkezi Haber için ertesi sabah Süryani Kadim Deyrülzafaran Manastırına gittik. Mutlaka gidin. Manastır 1600 yıllık bir geçmişe sahip. İçinde Meryem Ana Kilisesi, üzerinde haramice ilahilerin yer aldığı 300 yıllık ceviz kapılar, 600 yıllık yer karoları var. Görmezseniz yazık olur. Yine Berivan dizisinin çekildiği ve Sibel Canın hayran kaldığı Tatlıdede Müzesi, merkezdeki Mardin Kalesi, Kapadokyayı kıskandıracak bir güzelliğe sahip Dara Harabeleri (Oğuz Köyü), Sipahiler Çarşısı, Nalburiyeciler, Kervansaray Sürur Hanı bizim gördüğümüz, gezilmeye değer yerler. Aslında bir kültür ve tarih hazinesi Mardin. Hamamları, kaplıcaları, çarşıları ve çeşmeleri ile en az üç gününüzü ayırmanız gerek. Bu arada, Mardinde Bedrettin Karaboğayı tanımaktan büyük mutluluk duyduk. Karaboğanın annesi ve eşi yöresel giysilerle karşıladılar bizi. Kızı ve oğulları ise modern kıyafetler içindeydi. Hepsi de çok sıcaktı. Karaboğa, Mardin için büyük kazanç. Bizi öğle yemeği için Kadmer Kızıltepe Sofrasında ağırladı. Amaç Aysel Beyazıt, Remziye Özen, Adile Konuşun açtığı bu Kızıltepe Sofrasına katkıda bulunmaktı. Çünkü bu yiğit kadınlar, bu işi para kazanmak için değil, Mardine mahalle kreşleri, atölyeler açıp kadınları sosyal hayata kazandırmak için yapıyorlar. Mutfak ve tuvalet tertemizdi. Unutmadan ekleyeyim, Güneydoğuda tuvaletlerin hepsi alaturka. Yemekte urok, kibe mumbar, katıklı dolma, şambörek, mehir gibi Mardine özgü lezzetler ikram edildi. Saat 20.00e kadar açık olan bu lokantaya mutlaka uğrayın. Telefon numarası (0412) 313 21 00. Finali Yenikentteki Mado Dondurmacısında yaptık. İstanbul burada şube açmış. Harika. Bu gezim bana fantastik bir film gibi geldi. Türkiyeyi Batıdan ve büyük şehirlerden ibaret gören sayın devlet büyüklerimiz! Gazeteciliği New York, Milano, Parisdeki moda haftalarını izleyerek yaptığını sanan sevgili meslekdaşlarım! Saygıdeğer sosyetikler! Ve iş adamlarımız! Lütfen Güneydoğuya gereken önem ve değeri verin artık. Onlar da bizim insanlarımız. Evet, bu pazar da bu kadar. Kısmetse çarşambaya İstanbul dedikodularında buluşmak üzere hoş kalın, en güzel günler yine sizin, artanlar benim olsun efendim. Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr