Milletçe gülmek istiyoruz; en fazla komediyi seviyoruz. Filmciler de art arda komedi filmi çekiyor.
Arz mı talebi belirliyor, yoksa talep mi arz yaratıyor orası muğlak ama gülmek hepimize iyi geliyor. Söz bu haftanın komik ve sempatik filmi ‘İçimdeki Ses’e geliyor. Engin Günaydın hem yazdı, hem başrolü üstlendi. Filmini yine en iyi o tarif etti; “Recep İvedik istemiyoruz ama Vavien de değil....’’
Bu cümle filmden bir alıntı. Engin Günaydın, konuk oyuncu Sırrı Süreyya Önder’e yazdığı karaktere bu cümleyi söyletiyor. Dolayısıyla Engin ne istediğini biliyor ve bu kez gişe olsun diyor. “Bir film gişe yapmıyorsa gittikçe önünüz kapanıyor, size bir daha film yaptırmıyorlar” diye anlatıyor. Evet, gişe yapamazsanız ödüller de alsanız, ikinci filminizi çekemeyebilirsiniz.
Ne yaman çelişki!
Dünyada iyi filmler gişe yapıyor. Ne yaman çelişkidir ki, Türkiye’de böyle olmuyor; gişe filmleri üçüncü, dördüncü sınıf filmler olarak algılanıyor. Öyleyse Engin Günaydın haklı; Türkiye sineması gişe filmleriyle ilgili problemini çözmeli. Gelelim ‘İçimdeki Ses’e... Filmde Engin Günaydın’ın yarattığı ‘Selim’ karakteri yine bir antikahraman yani zaafları, kusurları olan biri. “Neden hep böyle karakterler” diye sorduğumda; “Ben de kusurlu bir insanım, çok hata yapan biriyim” demekten çekinmiyor. Nitekim filmdeki senaryo yazarı ‘Selim’, seyirciye beceriksiz, özgüvensiz halleriyle çok yakın geliyor. Ersin Korkut’un oynadığı, Yılmaz Erdoğan’a benzetilen dizi oyuncusu ve Füsun Demirel’in hayat verdiği ‘Mehpare Anne’, tam da dozunda güldürüyor. Güzeller güzeli Leyla Tuğutlu da esas kız oluyor. Ayrıca, son dönemde bir trend haline gelen başrol oyuncusunun şarkı söyleme gereği de gözetiliyor. Engin Günaydın, “Gençlik başımda duman, ilk aşkım ilk heyecan, yakaladıkça kaçan ateşböceği misin?” yorumuyla bence bu alanda en iyi performanslarından birine imza atıyor....
Bu arada, ‘İçimdeki Ses’in yapımcıları Ahmet ve Mahmut Kayımtu gayet duyarlı bir davranış sergileyerek, gala için ayırdıkları bütçeyi ‘Çocuklar Gülsün Diye Derneği’ne bağışlamaya karar veriyor. Bize de bu davranışı takdir etmek düşüyor. Belki ‘İçimdeki Ses’ ekibinin bu kararı, sinemacıların sosyal sorumluluk alanında daha aktif olmaları için de öncü olur, örnek teşkil eder.
ANİMASYONDA MESAJ VAR
Çocuklarımız karnelerini aldı. Onlar için dinlenme, eğlenme, büyükler için ise çocuklarla birlikte aktivite zamanı... Tatile gidemiyorsanız en güzel seçeneklerden biri onlarla sinemaya gitmek. Sizler için çok hoş bir animasyon film önerim var: ‘6 Süper Kahraman’ (Big Hero 6) .
Hem küçükler, hem büyükler için görülmeye değer... Yılın en iyi animasyon filmlerinden biri. Animasyon film dalında Oscar adayı. Türkiye’de daha önce gösterime giren ve çok sevilen ‘Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2’ (How to train your dragon 2) adlı filmin Oscar yarışındaki en büyük rakibi. Ayrıca BAFTA ve Altın Küre adaylıkları da var. ‘6 Süper Kahraman’ Japonya’da ikinci hafta sonunda box office listesinin ilk sırasında yer almış bir animasyon.
Peki nedir bunun alamet-i farikası? Yalnız görseli değil, içeriği de çok güçlü. Çocuklara şiddetin hiçbir zaman çözüm olmadığını anlatıyor. Yani “Küçükler size söylüyoruz ama büyükler siz anlayın” demeye çalışıyor.
Filmden bir söz: “Sizi sınırlayan tek şey, hayal gücünüzdür.”
‘Whiplash’ merakı
22 Şubat’ta açıklanacak Oscarlar öncesinde aday filmleri seyretmek ayrı bir heyecan. Oscar alsa da, almasa da onlar ‘Yılın En İyileri’ listesinde yer bulmuş filmler.
Oscar adaylarından Türkiye’de vizyona giren ilk filmlerden biri; Whiplash. Hal böyle olunca en fazla bahsedilen film oldu.
‘Whiplash’, ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ dahil 5 dalda aday. Ama “Ben bu filmi daha önce gördüm” denilir ya, bana o hissi verdi... Seyirciye, Natalie Portman’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandıran ‘Siyah Kuğu’yu hatırlatması muhtemel. Yine de, akademi gibi siz de “Tutku dolu gerilimi” sevebilirsiniz. 22 Şubat’a kadar zamanımız var. İşin gerçeği; diğer aday filmleri görmek için daha fazla heyecan duyuyorum.
Berlinale’de varız, ekip olarak gidelim
65’inci Berlin Film Festivali, 5 - 15 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek. Türkiye’den Berlin’de yarışacak ve izleyiciyle buluşacak filmlerin olması da ayrıca heyecan veriyor.
Emine Emel Balcı’nın ‘Nefesim Kesilene Kadar’ adlı filmi ‘En İyi İlk Film’ ödülü için yarışacak.
Derya Durmaz’ın ‘Gri Bölge’si ‘Generations 14plus’ bölümünün kısa film yarışmasına seçildi.
Faruk Hacıhafızoğlu’nun ilk uzun metrajlı filmi; ‘Kar Korsanları’ da Berlin’de ‘Generation’ bölümünde yarışacak.
Berlin’de yarışma filmleri arasına girerek Türkiye sineması adına önemli bir başarı gösteren genç yönetmenlerin önemli bir çağrısı var; Önceki yıllarda, Kültür Bakanlığı’nın böyle etkinlikler için ayırdığı fondan yararlanmak. Şimdiye kadar film ekiplerine verilmiş olan desteğin, bu yıl da onlara sağlanması dileğini paylaşıyorum.
Ayrıca, Derya Durmaz’ın aktardığı dikkat çekici bir istatistik var; dünyada görüntü yönetmenlerinin sadece yüzde 2’si kadın. Dolayısıyla, kısa film ödülü için yarışacak ‘Gri Bölge’ filminin kadın görüntü yönetmeni Meryem Yavuz’un da Berlin’de olması gerektiğini düşünüyorum. Umarım belirsizlik kısa sürede giderilir.