Normalden daha geç uyandığım pazar sabahında, önce pencereleri açtım, yaz havası bir an önce içeriye dolsun diye... Hazır sakin zamanı bulmuşken, uzun süredir ilgilenemediğim sardunyalara su verdim. Ama sanki keyifleri yoktu. Kırmızıya çalan çiçeklerin rengi azalmış, etraflarını sarıya dönen yapraklar sarmıştı. ‘Sardunyalara ne oldu böyle?’ diye düşünürken, okumak üzere biriktirdiğim kitaplardan biri gözüme takıldı. Adı sanki bana bir şey söylemek istiyordu: ‘Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım’. ‘Bu bir işaret olsa gerek’ diyerek, kapağını açtım. Bir de ne göreyim? Kitabın yazarı Kemal Hamamcıoğlu el yazısıyla ‘Gülay Hanım, sardunyanın toprağına tarçın dökerse, sardunya çiçek açarmış’ diye yazmış ve huzur dileyerek, imzalamış.
Bunca zaman sonra fark ettiğim için biraz mahcup ama bir o kadar da hevesle başladım okumaya...
Yalnız bir genç kadının, içini sakınmadan döktüğü satırlar su gibi akmaya başladı. Hiçbir özelliğiyle kendime benzetemediğim halde, her sayfa biraz daha sardı. Doğrusu bu ya, ne yaşı yaşıma, ne de yaşam tarzı benimkine uygundu ama yazdıkları neredeyse, binlerce kez içimden geçip de, açıktan söyleyemediklerimdi. En güzeli de, yazmadan yaşayamıyordu. Ama yazması için önce yaşaması ve biriktirmesi gerekiyordu. Kitap boyu yazdıkça yazdı, düşse de vazgeçmedi, kendini sarı defterine döktükçe, iyileştikçe bana da iyi geldi.
Sosyal medyada, sanal bir dünyada aşkı arayanların kuşağından... Tanımadan, dokunmadan aşkı bulduğunu zannedenlerden... Kendini kaptırdığı o sanal aşkla, gerçek hayat arasında gidip gelirken, bir an durup, ‘Aşk yoksa güven var, güven aşktan güçlü ‘ diyebilen, ‘Sevene evet demeyi, ‘orada sevgi aramayı’ da düşünebilen biri o... Ama son tahlilde, aşksızlığı kabul eden korkaklardan olamayan da yine o. Çünkü ne olursa olsun, hayat var. Kitabın son satırındaki cümle her şeyi anlatmaya yetiyor: ‘Gözlerinde hayat var.’
Bu köşeye yazmakta geç kalmış olsam da, henüz okumayanlar için bir hatırlatma: ‘Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım’, yarım günde hiç soluksuz okuyabildiğim bir kitap. Yazarı Kemal Hamamcıoğlu’na da teşekkür ediyorum. Mesajını okuduğumdan beridir, sardunyalarımın toprağına tarçındökmeyi ihmal etmiyorum.
MÜZİK FESTİVALİ YAKIŞIR
Yaz aylarında kültür sanat ajandamızın vazgeçilmezidir müzik festivalleri... Onlardan biri olan Bodrum Müzik Festivali, bu yıl, 4-8 Ağustos tarihleri arasında Türkiye ve dünyadan sanatçılarla, müzikseverleri ağırlayacak. Takipçilerinin çok iyi bildiği üzere ‘D-Marin Turgutreis Klasik Müzik Festivali’ olarak başlayan yolculuk, geçtiğimiz yıldan itibaren Bodrum yarımadasına doğru ilerliyor. Festivalin sanat danışmanı Tuğçe Tez’in anlattığına göre; Bodrum’un her köşesinden müzik sesleri yükselecek. Şevket Sabancı Parkı’nda gerçekleşecek Sabah Konserleri, D-Marin Turgutreis Amfi Tiyatro’da Gün Batımı Konserleri ve Akşam Konserleri, The Marmara Bodrum’daki Gece Konserleri, Bodrum Mozole Anıt Müzesi’nde rehberli turlar ve konserlerle Cinemarine Açıkhava Sineması’ndaki film gösterimleri, Bodrum’a ayrı bir tempo getirecek.
Bu yılın sürprizleri arasında Fazıl Say, Gülsin Onay, Murat Karahan, Christina Pluhar, Lauren Fagan, Alina Pogostkina, Víkingur Ólafsson ve Avi Avital gibi yıldızların yanı sıra Sevil Ulucan, Hillel Zori, İbrahim Yazıcı, Erman Türkili, Çağ Erçağ, Gülru Ensari, Dorukhan Doruk, Camille Thomas ve Veriko Çumburidze gibi virtüözler de yer alıyor.
Ara Güler sergisiyse, festivale renk katacak. Bomontiada’da açılması planlanan Ara Güler Müzesi’nin ön izlenimi gibi, Bodrum fotoğraflarından oluşan sergisi, The Marmara Bodrum’da görülebilecek.