Biz ‘şehir romantikleri’ hem şehrin karmaşasından şikayet ederiz, hem de şehir
bağımlısıyız. Belli dozda stresi varoluşumuzun gereği zannederken, bir yandan da bir hayalimiz var: “Gün gelir, her şeyi bırakıp bir sahil kasabasına yerleşiriz, 3 - 5 odalı bir butik otel işletiriz, az aşım kaygısız başım deriz.” Yani, ‘Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüz’ misali bu hayalle avunuruz. Aslında o kadar da zor değil. Ticari kaygıyı en aza indirmek, ölçeği küçük tutmak kaydıyla bu hayal gerçek olabilir.
Geçtiğimiz hafta, 3 - 4 gün geçirdiğimiz ‘Alaçatı Mavi Ev’ benim için tam da böyle, umut veren bir örnek oldu. Bayram çılgınlığının Alaçatı köyünü bastığı günlerde, sakin bir köşe ararken, arkadaş tavsiyesiyle ‘Alaçatı Mavi Ev’i bulduk. 1870’den kalan taş evin rahatlatan ortamı, tatilimizin sürpriziydi. Mavi Ev’i işleten Beycan İnaluk ve Muharrem Öterbülbül’ün ev
sahipliği de bu rahatlığı kat be kat artırdı.
Beycan ve Muharrem 2012 yılında, dört odalı ‘Mavi Ev’i işletmeye başlamış. İlk andan itibaren, makul bir plan çerçevesinde davranmış, hedeflerini de, hayallerini de abartmamışlar. Bundan 4 - 5 yıl önce, şehirde tıkanıp kaldıkları bir anda, yolun sonuna mı geldik diye düşünürken, Alaçatı’ya gelmişler. Bir küçük otel arayışına girmişler, sonunda ‘Mavi Ev’de karar kılmışlar. Taş evin dokusunu bozmadan, ev atmosferini koruyarak,
sıcak bir ortamda müşterilerine, evlerine gelen konuklarını ağırlar gibi hizmet vermeye başlamışlar. Bu sayede müdavim haline gelen ‘Mavi Ev’ dostlarıyla, sağlam bir bağ kurmuşlar. Dört odalı butik bir otel işleterek büyük kazanç elde etmeseler de, bugüne kadar hayatlarını idame ettirmişler. Üstelik, içten ve rahat ev sahiplikleriyle, otele gelen müşterileri arasından birçok dost edinmişler, para biriktirmektense insan biriktirmeyi tercih etmişler.
Şöyle düşünün; büyükçe bir taş evin, yüksek tavanlı geniş odalarından birinde kalıyorsunuz. Kolalı beyaz perdeleriyle, dantelli örtüleriyle şirin bir dekorasyon. Sabah kahvaltılarında Alaçatı pazarından alınmış en güzel peynirler, domatesin, biberin en tazesi. Germiyan ekmekleri kızartılmış, lor ve ev yapımı reçeller de hazır edilmiş. Gülsüm Hanım’ın tarifi kendisinde saklı pişileri de sabahın favorisi. İsterseniz akşamüzeri plaj dönüşü, taze demlenmiş çay ile yanında sıcak poğaçalar ve esmer kek de var. Bir de fırında biber dolması ve kısır sunuyorlar ki, daha ne olsun dedirten lezzette. Gece kaçta dönersek dönelim bizi bekleyen Beycan ve Muharrem ile keyifli sohbetlerimiz de cabası.
Hal böyle olunca hemen ilk seferde biz de müdavimler arasına katıldık. Çok geçmeden ‘Mavi Ev’de yine buluşmak üzere sözleştik. Dolayısıyla orada bir ev var Alaçatı’da, o ev bizim de evimiz.