Bir oyun seyrettim, boğazıma sanki bir yumru oturdu. Adı ‘Yutmak’. Craft Kadıköy’ün yeni oyunuyla ilgili metinde ‘Size tuhaf mı geldi?’ diye yazıyor. Evet, seyirci için tuhaf bir deneyim. Bugüne kadar tiyatroda izlediğim alternatif işler içinde en iddialı olanlardan biri. Fenerbahçe Stadı’nın arkasındaki küçük pembe köşkün alt katında seyirciyi karşılayan gri puslu atmosfer tam bir ters köşe.
‘Yutmak’ bir kadın oyunu. Üç arızalı kadının hikayesi. Üçü de hikayesini aynı anda anlatıyor. Küçük karanlık bir salonda, oyuncularla göz göze, aynı düzlemde seyrediyorsunuz onları.
Stef Smith’in yazdığı oyun, çok sert bir metin; yenir yutulur gibi değil. Çağ Çalışkur’un çevirisiyle İbrahim Çiçek sahneye koyuyor. Üç kadını oynayan Ece Dizdar, Başak Daşman ve Merve Dizdar’ın soluksuz bırakan performanslarıyla adım adım yükselen ve sizi de içine alan bir oyun.
Nedir kadınların ilk anda seyirciye bu denli tuhaf gelen hikayeleri?
Rebecca: Terk edilmiş, yüzüstü bırakılmış biri. Çaresizliğini kendine zarar verecek kadar zayıf yaşayan bir kadın.
Anna: Kendini dünyadaki tüm yanlışların sorumlusu olarak hissedecek kadar obsesif, eve kapanmış ve ölüm orucuna yatmış bir kadın.
Samantha veya kendini tarif ettiği adıyla Sam: Yanlış bir bedene doğduğunu düşünen ve kendi olmak adına dönüşümünü yaşamak isteyen bir kadın.
Ortak özellikleri, ‘normal’ yaşayan insanlara göre ‘tuhaf’ olmaları. Oysa kime göre neye göre ‘normal’ veya kime göre, neye göre ‘tuhaf’?
Gerçek şu ki; hepimizin kendi iç dünyasında yaşadığı tarifi mümkün olmayan duygular var. Tuhaf ruh hallerimizin bizi diğerlerinden ayrıştırdığını zannediyoruz. O yüzden bunun adı, ‘kalabalıklar içindeki mutlak yalnızlığımız’. Normal ve hatta hatasız görünmek adına, hepimiz kendimizi saklıyoruz. Oysa ki, özgürleşmenin tek bir yolu var; herkese ve her şeye rağmen tüm dürüstlüğümüzle kendimiz olmak.
AŞK ŞARKILARI VE ÖYKÜLER
Ne yapıyorsanız, aşk ile yapmak bir yaşam tarzı. Aslında hayata sıkı sıkıya bağlanmanın en mutlu dışavurumu. İşte Sunay Akın tam da bunu yapıyor. 2005 yılında kurduğu oyuncak müzesinde, her yanı apartmanlarla sarılı o güzeller güzeli köşkte hayalini koruyor.
23 Nisan’da açılacak olan ‘Masal Müzesi’nin coşkusunu da mutluluklarının üzerine ekliyor. Yakın dostu İlhan Şeşen ise gecesini gündüzüne katarak hazırladığı ve bu hafta yayınlanan ‘Yedi Bölge İki Gölge’ adlı yeni albümünün heyecanını yaşıyor. Anonim türküleri batı normlarında düzenleyip, saz üstadı Ali Osman Erbaşı’yla birlikte yorumladıkları albümü, biraz da mahçup bir ifadeyle “Çılgınlık” diye tarif ediyor. Velhasıl, yaşama aşk ile bağlı iki usta şimdi aynı enerjiyle İş Sanat Sahnesi’nde özel bir projede bir araya geliyorlar. Yarın akşam ‘Aşk Şarkıları ve Öyküler’ etkinliğiyle ayrıcaklı bir gecede sevenleriyle buluşmaya hazırlanıyorlar.
Gecede Sunay Akın en güzel sevda öykülerini anlatacak, İlhan Şeşen en romantik şarkılarını seslendirecek. Edebiyat ve müziğin bu zarif birlikteliği, 14 Şubat Sevgililer Günü öncesinde, sevdiklerimizle paylaşacağımız en güzel anılardan biri olacak.