Kültür sanat ajandamda, yeni sinema filmleri ve tiyatro oyunlarının sayısı azalırken, sergiler göz dolduruyor.
Bu hafta İş Sanat Kibele Galerisi’nde ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık’ sergisini gezdim.
Eyüboğlu’nun özel arşivinden orijinal el yazılı mektupları ve çizimleriyle süslediği zarfları, mektuplaştığı isimlerin yine kendisi tarafından yapılan portrelerini görme imkanı buldum. Daha önemlisi tüm bu arşivi yıllardır koruyan, şimdilerde de özel bir sergi halinde hazırlayan, sanatçının gelini Hughette Eyüboğlu’yla tanışmak hoş bir sürpriz oldu.
Mirası korunduHughette Hanım, sanatçının oğlu Mehmet Eyüboğlu’nun eşi. Bedri Rahmi’nin vefatından bugüne, 40 yıldır ondan kalanları özenle korumuşlar. Hughette Hanım, kendilerine kalan değerli mirası anlatırken,“Senelerce eşimle evde arşiv oluşturduk. Elimizde binlerce mektup vardı” dedi.
Mektuplar, ailenin hayatında hep önemli rol oynamış. Hughette Hanım, Mehmet Bey’le yine mektup sayesinde tanışmış. Yıllar önce bir Fransız mecmuasına, kendi deyimiyle ‘o zamanın Facebook’una bir arkadaş isteği koymuş. Gelen 700 cevap içerisinde bir Türk varmış, o da Mehmet Eyüboğlu’ymuş. Türkiye macerası böyle başlamış.
Serginin ve İş Bankası yayınlarından çıkan ‘Biz Mektup Yazardık’ kitabının editörlüğünü üstlenen Ruken Kızıler’e göre, Hughette Eyüboğlu bir mektup arkeoloğu. Yüzlerce mektup için iğneyle kuyu kazmışlar, mektuplaşılan her ismin, her hikayenin peşine düşmüşler.
Nitekim Kibele Galerisi’nde üç büyük holde sergilenen mektuplar, zarflar ve portrelerin hazırlanması üç sene sürmüş.
Önce ressam dostlarından gelen mektupları ele almışlar, ardından edebiyatçılarla mektupları ve Akademi’li yıllarıyla Maya Galeri dönemindeki mektupları keşfetmişler. Bedri Rahmi’nin çok özel mektupları, meşhur ‘Karadut’uyla mektuplaşmalarını da gün yüzüne çıkarmaya karar vermişler.
Karadut ete büründüHughette Hanım, “Bedri Rahmi’nin ‘Karadut’a aşkı herkesce malum. Mari Gerekmezyan, nam - ı diğer ‘Karadut’la mektupları olmasaydı bu sergi eksik kalırdı” dedi. Sanatçının eşi Eren Hanım’ın dahi bildiği ‘Karadut’la hep paralel yaşadıklarını anlatıyor. Kimileri ‘Karadutum, çatalkaram, çingenem’ diye başlayan dizelerin Eren Hanım’a yazıldığını düşünmüş.
Hatta bir nüfus sayımında eve gelen memur, Mehmet Bey’e “Karadut’a ne kadar benziyorsunuz” deyince, “O benim annem değil” diye açıklama yapmış.
Bu sergiyle, ‘Karadut’, şiir veya resim imgesi olmaktan çıkıyor, zihnimizde ete kemiğe bürünüyor.
Her biri sanat eseri olan süslenmiş, imzalı zarflar ve mektuplar birçok sürprizi sanatseverlere sunuyor.
Artık kısa mesajlar ve e-postalarla iletişim kuran bizlere de yeniden mektup yazmak için ilham veriyor.
Sergi, İş Sanat Kibele
Galerisi’nde 20 Haziran’a kadar görülebilir. Sergiyi gezen bir ziyaretçinin deftere yazdığı siz de ‘hem gülümsemek hem duygulu anlar yaşamak’ istiyorsanız kaçırmayın.