Tatil bitse de, işe güce geri dönsek de anılar hâlâ taze. İnsanoğlu kuş misali, sınırlarsa sadece devletler eliyle çizilmiş. Geçen hafta Kos ve Simi’den bahsetmiştim. Sonrasında, Türkiye sularına geri dönüp, aynı denizin bir başka kıyısına Bodrum’a geldik.
Bilirsiniz, herkesin Bodrum’u ayrıdır. Bodrum’da her mevsimin güzelliği başkadır. Henüz sezon açılmamışsa Bodrum en güzeldir. Haziran da olsa, sezonun sakin günlerine denk geldik.
Kasabanın boşluğunu fırsat bilerek, yıllar sonra yeniden Bodrum çarşıda dolaşıp, akşamüzeri müthiş Kale manzarası eşliğinde gün batımını karşıladık. 90’lı yıllardan bu yana, Bodrum’a gidip gelen biri olarak, bizi üzen değişimi, kirlenmeyi hiç konuşmadık.
Bodrum her nasıl olursa olsun kabulümüz dedik. Yine de, en azından, Bodrum merkezde dokuyu korumak için biraz çaba gösterilemez mi, binalar eskimiş olsa da, hepsini yeniden beyaza boyayamaz mıyız, çarşı içi dükkanlarda ihraç fazlası, ucuz mallar yerine, Bodrum’u hatırlatan, bölge insanın el emeği, özgün hediyeliklere daha fazla yer açamaz mıyız? diye düşünmekten kendimizi alamadık.
‘İşte gerçek Bodrum’
Elbette, bu düşüncelerimiz, özlediğimiz Bodrum’un keyfini çıkarmamıza engel değildi. Bodrum’un geleneksel mekanlarını tavaf ettik. Gazeteci arkadaşımız Savaş Nur’un 1989’dan bu yana hiç ödün vermeden devam ettirdiği, Moonlight’ta denize karşı, ayın doğuşunu izledik. Bir yanda Halikarnas’ın, diğer yanda Kale’nin ışıklarını seyrederken, hepimiz aynı anda “İşte gerçek Bodrum budur!” dedik. Moonlight’ın ardından, Bodrum’un bir diğer vazgeçilmezi ve en eskisi olan, Veli’ye, illa ki, uğradık. Veli Turan, Bodrum’la özdeşleşen bir isim. Babası, Veli Turan’ın 1977 yılında kurduğu bu mekanı koruyan, anılarıyla birlikte devam ettiren oğlu Ağıt Turan’ı her akşam ziyaret ettik. Can ve Ceyhun Bilgiç’in canlı performanslarıyla Veli Baba’ya da bir selam gönderdik.
Bodrum’u böyle nostaljik bir havada yaşadıktan sonra, dümeni Çeşme’ye kırdık. Soluğu, her geçen yıl daha gözde olan Alaçatı’da aldık. Bodrum’dan sonra, Alaçatı bize elle tasarlanmış kadar düzgün gözüktü. Alaçatı, son üç yılda, kendi içinde yeni merkezler yarattı. Artık, Alaçatı’nın kalbi Hacı Memiş Mahallesi’nde atıyor.
Hacı Memiş’de ilk akla gelen mekan Eflatun’da Nalan Kocaoğlu’nun misafirlerine sunduğu nefis mezeler, leziz yemekler ve sıcacık gülümsemesi, tatilimin son güzel anlarından biri oluyor. Alaçatı’nın arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşırken, kahve için Eflatun’a oturduğumda, her daim eşlik eden dostlara buradan selam olsun...