Ülkemin gündemi karışık, kafamız ise karmakarışık. Şöyle farklı bir mevzuya dönsek, bizi buralardan alıp götürecek hikayeler bulsak derken, bir baktım ki Şebnem İşigüzel’in son romanı ‘Gözyaşı Konağı’na dalıp gitmişim. İnsanoğlu varolduğundan bu yana ateşin başına toplanıp hikaye dinlemeyi severmiş ya, ben de o duyguyla ‘Gözyaşı Konağı’na 1876’daki Osmanlı dönemine kaptırdım kendimi.
Hikaye, o yıllarda evlilik dışı hamile kalan genç bir kadının yaşadıkları üzerinden ilerler. Zengin bir ailenin akıllı ama asi kızının başına gelen bu ‘rezalet’, ki durumu ailenin kadınları böyle nitelemektedir, acıyı, hüznü, utancı beraberinde getirir. Karnında gayrimeşru çocuğuyla genç bir kadın eziyete maruz kalır. Öz annesi, ablaları ve halası yani ailenin diğer kadınları da cellatları olur. Ettikleri eziyet kâr etmeyince, durumu evin erkeklerinden saklayabilmek için genç kadını gizlice Büyükada’daki konağa gönderirler. Maksat doğum yaptıktan sonra orada icabına bakmaktır. Hamile kızın yanına verdikleri, Bedriye Kalfa da cabası.
Burada okuyucu olarak, namus derdine, evin kadınlarının yaptıkları içimi acıtıyor, ‘kadının kadına ettiği’ dedirtiyor. Nerede kadın dayanışması diye düşünürken, yüzyıl öncesinin değer yargılarını değil de
bugünün meselesini konuşuyor gibi oluyorum.
Erkek egemen zihniyete karşı durmak
Okuyucu olarak tam da böyle duygular içindeyken kitabın yazarı Şebnem İşigüzel’le bir araya geliyorum. İşigüzel, benim aksine diğer kadınlara o kadar da öfkeli olmadığını söylüyor. Kendilerini zor duruma düşüren kızlarının, kardeşlerinin sebep olduğu hayal kırıklığını anlamaya çalıştığını anlatıyor. “Çünkü aslolan erkeğin kadına zulmü” diyor ve “Aslında tüm bu olan biten için erkeğin yarattığı baskıya tepki duymak gerekir” diyor.
Biraz daha sohbet edince ‘erkek egemen zihniyet’e karşı durmak konusunda zaten aynı noktada olduğumuzu kabul ediyoruz.
‘Gözyaşı Konağı’yla ilgili okuyucularının dile getirdiği birkaç hususu da yazarına sorma fırsatı buluyorum. Şebnem İşigüzel’in anlattıklarından aklımda kalanları bu köşeye not düşüyorum;
- Bir önceki romanı ‘Venüs’le benzerliği konusunda, o dönemin çok içine girdiğini, tüm detaylar için epeyce çalıştığını ve çok eğlenceli geldiği için bu romanda da oralarda kaldığını belirtiyor.
- Romanın kahramanı genç kadının adı neredeyse romanın sonuna kadar geçmiyor. Yazar bunu kasten yapmadığını söylüyor ama ‘kadının
adı yok’ çağrışımına memnun olduğunu da saklamıyor.
- Kapaktaki genç kadın, Osmanlı dönemine uygun hale getirilmiş, çok da hoş olmuş. Dolayısıyla onu yazara benzetenler bir ölçüde haklı çıkmış.
- Şebnem İşigüzel’in bir sonrakini romanını soranlara da bir cevap olsun. ‘Gözyaşı Konağı’ henüz yeni ama yazarın kendi deyimiyle ‘O’nun verimli bir dönemi’ çünkü bir sonraki romanını tamamlamış bile. Yine genç bir kızın hikayesi ama bu kez günümüzde geçiyor. Bu kadar ipucu vereyim çünkü belli ki kısa bir süre sonra Şebnem İşigüzel’le yeni romanını da konuşacağız.