Türk Sineması için Hollywood yolunda bir adım atılıyor. Önümüzdeki aylarda Los Angeles’taki meşhur Paramount Stüdyoları’nda ‘Hollywood Türk Film Festivali’ düzenleniyor. Hollywood konusunda deneyimli gazeteci Barbaros Tapan ve yönetmen Tekin Girgin’in organize ettiği festivali, Kültür Bakanlığı ve Sinema Genel Müdürlüğü destekliyor. Amaç, Türk sinemacıların Hollywood’daki işleyişi anlamaları adına bir keşif fırsatı olmasının yanı sıra, Türkiye’nin Oscar adaylığı için yapılması gereken lobi faaliyetlerine güçlü bir zemin oluşturmak, nitekim 20-22 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek festivalin açılış filmi, bu yıl Türkiye’nin Oscar adayı olarak belirleyeceği proje olacak.
Festivalin zamanlaması önemli çünkü o tarihlerde Oscar adayı olarak belirlediğimiz
Acaba ‘yabancı film kategorisi’nde Oscar adaylığı için seçeceğimiz film hangisi olacak? Ya da nasıl bir film olmalı? O konuda da Barbaros Tapan’ın anlattıklarını not etmek lazım.
Referanslar önemli
Sinemacılarımız özgür olmalı, cesur işler yapmalı. Meseleleri yerel olsa da, evrensel bir dille anlatmalılar. Dünyadaki saygın film festivallerinde yer bulabilmeleri önemli. Los Angeles’a gelmeden önce filmlerimizin başta Toronto ve Berlin olmak üzere başarılı festival yolculukları, büyük bir referans olarak görülmeli.
Barbaros Tapan’a “Hangi film Türkiye’nin Oscar adayı olmalı?” derseniz, hemen Can Ulkay imzalı ‘Ayla’ adlı filmi söylüyor. Film, Kore Savaşı’nda yaşanan gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Dram türünde, 1950’lerde geçen filmde Çetin Tekindor, Taner Birsel, İsmail Hacıoğlu ve Ali Atay gibi Türk oyuncuların yanı sıra Korelilerle rol alıyor. Özellikle Amerika da lobi anlamında etkin Koreli bir grubun olmasını önemsiyor.
Sözünü ettiğimiz ‘Ayla’, Oscar adaylığı için akla gelen filmlerden biri. Yıl içinde başarılı olmuş başka projeler de var elbette. Önemli olan, Los Angeles’a gidecek film belirlendikten sonra bu kez daha etkin bir destek alacak olması. Bakarsınız benim hep dilediğim gibi, bu yıl sinemacılarımızın ‘Oscar yolunda’, kırmızı halıda yürüdüğünü görürüz.
BODRUM BODRUM
Hafta sonu Bodrum Müzik Festivali, kapılarını müzikseverlere açtı. D-marin Uluslararası Klasik Müzik Festivali, 13’üncü yılında ‘Bodrum Müzik Festivali’ adını aldı. Çünkü Turgut Reis’ten başlayıp, Bodrum yarımadasına yayılan bir etkinlik programı yapıldı. Yani festivalin alanı genişliyor, içeriği zenginleşiyor. Klasik müzik konserleri devam ederken film gösterimleri, sergiler, ‘Bodrum turları’ gibi etkinliklerle artık ‘destinasyon festivali’ olarak kendini tamamlıyor. Doğuş Grubu’nun kurucusu ve destekçisi olduğu festivalin ekibine tecrübeli bir grup olan Pozitif de eklenince şimdi hedef, Bodrum’un adını dünyadaki Edinburg, Montrö, Lucerne, Ravello gibi ‘destinasyon festivalleri’ arasında konumlandırmak.
Son dört yıldır olduğu gibi, böylesi bir festivalin açılış konserini sunmak beni her seferinde keyiflendiriyor. Açılış gecesinde şef Rengim Gökmen yönetimindeki Doğuş Çocuk Sendoni Orkestrası’nın eşlik ettiği Japon asıllı piyanist Alice Sara Ott’un gibi benzersiz bir coğrafyada, deniz kenarındaki bu özel konserin parçası olmak bir ayrıcalık.