Acıyı ve kaybı derinden yaşadığımız zamanlarda, sözün bittiği yerde öylece kalırız. Sonra ister istemez “Hayat devam ediyor” der, yine yola koyuluruz.
Ben de bu gaflet duygusuyla “Günümüz bayram olsun” diyerek, anlatmaya devam edeyim. İyiden, güzelden dem vurayım.
Bu kez, İtalya’nın güney ucunda, bol sürprizli bir kasaba olan Taormina’dan notlarım var.
Sicilya, tatil destinasyonu olarak en fazla bilinen yerlerden biri elbette. Doğusundaki Katanya ise, özellikle THY’nin direkt uçuşları dolayısıyla şimdilerde rotamızda yer buluyor.
Nitekim, İstanbul’dan iki saatlik uçuşla Katanya’ya iniyoruz. Hemen havaalanı çıkışında art arda gelen otobüslerden Taormina yazılı olana kendimizi atıyoruz. Fakat o da ne? Pek köhne, yer yer terk edilmiş hissi veren binaların olduğu yerlerden, adeta 1960’lardan beri bakım görmemiş kasabalardan, köylerden geçiyoruz. Öyle ki, otobüsle bir buçuk saati bulan bu yolculuk biraz yüzümüzü düşürüyor.
‘Masal gibi bir kasaba’ olarak anlatılsa da Taormina’nın hayalkırıklığı olup olmayacağını merak etmeye başlıyoruz. Ama Taormina tabelasını gördükten sonra görüntü, şekil değişiyor. Otobüsümüz çok virajlı, giderek dikleşen yokuş yolu tırmandıkça tırmanıyor. Nefes kesen bir manzara eşliğinde en tepeye çıkıyoruz ve bir anda başka bir dünyanın kapıları açılıyor. Film seti gibi, 15’inci veya 16’ncı yüzyıldan bir dönem filmi gibi muazzam karelerle kasaba bizi karşılıyor.
Orta Çağ’dan esintiler
Taormina’da tepedeki kasaba merkeziyle aşağıdaki plajları birbirine bağlayan bir teleferik var. İsterseniz yukarıda kalır, gündüzleri teleferikle plajlara inersiniz, ki İsola Bella bölgesi en güzel plajların olduğu yer. Veya deniz kenarındaki otellerden birinde kalıp, gündüz deniz keyfi yapar, akşamları tepeye çıkarsınız.
Akşamları, fonda Orta Çağ kasabasının şıklığı, sokak sokak kafeleri, restoranları keşfedersiniz. Kimi eşsiz deniz manzaralı, kimi daracık sokaklara kurulu restoranların sayısı azımsanacak gibi değil. Deniz mahsülleri hakimiyetinde, pizza, makarna, risotto gibi İtalyan Mutfağı’nın tüm çeşitleri mevcut.
Sevdiğim yerler
Çok sayıdaki seçenek arasından en sevdiğim bir iki yerden bahsedeyim; olağanüstü manzaraya canlı çalınan cazın eşlik ettiği Metropole otelin terası benim favorim. Yemek veya sadece bir şeyler içmek için en zarif ve şık yer. Bir diğeri, sokak arasında, daha makul ama farklı lezzetleriyle ve taze mutfağıyla La Grotta Azzura.
Bu küçük restoranda bebek kalamar, tuna tartar ve istiridyeyi kaçırmayın derim. Fiyatları Metropole’ye göre daha uygun.
Bir de İsola Bella’daki Da Giovanni var. En taze deniz mahsulünü bulabileceğiniz küçük bir mahalle lokantası.
Yemek - içmek bir yana, doğa harikası Etna turu da gezinin bonusu, ama volkanik dağ tecrübesini daha sonraya bırakalım. Bu yazıyı, geçirdiğimiz bayram vesile olsun, barış ve huzur gelsin diyerek tamamlayalım.