27.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ama ardı arkası kesilmedi çaÇrıların ve nihayet ben de kendimi facebook kasabasının bir 'sakini' olarak buldum. İnanın günler hiç de sakin geçmiyor burada. Bir faaliyet bir faaliyet. Habire yeni bir arkadaşın tarafından 'sobe'leniyorsun. Güzel, zaten amaç bu, eski - yeni - ucunu kaybettiÇin arkadaşlarınla birbirinizi bulup yeniden iletişime geçiyorsunuz...Yani bu olsa gerek. Ama mesela işteki arkadaşlarla kafamızı kaldırınca göz göze gelebiliyorken neden birbirimizi facebook'ta bulduk diye seviniyoruz, muamma... "Seni ekledim facebook'a onaylasana" ya da "Yaa neden benimle arkadaş olmuyorsun" cümleleri uçuşuyor masadan masaya. Böyle böyle arkadaş listen kabardıkça kabarıyor, insan kendini hiç yalnız hissetmiyor, şahane bir şey. Kim kiminle arkadaş, kimin listesinde kimler var, acayip de bir durum bir taraftan. Birkaç hafta oldu olmadı "Facebook diye bir site varmış" cümlesini ilk duyalı. Bir internet portalinde çalıştıÇım dört yıl beni her türlü arkadaş eş dost arama bulma, çöp çatma, söz kesme sitelerinden bezdirdiÇi için anında kulak arkası etmişim. Günde elli tane mesaj, "Falanca vampir oldu, seni de ısırdı, kabul et, sen de vampir ol". Şaka yapmıyorum, facebook'çular bilir. Vampir oluyoruz, zombi oluyoruz, sürekli tuhaf ortak paydalarda buluşup gruplaşıp duruyoruz. Sonra birbirimizin hayatını takip edebiliyoruz. Şu an nerde, işte mi, seyahatte mi, ruh hali nasıl? Neşeli? Üzgün? DeÇil aramanıza, zahmet edip mesaj atmanıza bile gerek yok. SorumluluÇunu bilen bir facebook'çu an be an durumunu bildiren cümleyi sayfasına koyar ki kimseler merak etmesin onu. "Asu is at work" yazıyor mesela benimkinde mütemadiyen, bilemiyorum... Evet, facebook İngilizce konuşuyor...Bir de testleri var facebook'un. Mesela film zevkini ölçen bir test var, onu çözüyorsun, listendeki arkadaşların da çözüyor, ne kadar uyuşuyorsunuz öÇreniyorsunuz. Bir bakıyorsunuz yıllardır görmediÇiniz biriyle 'ruh ikizi'ymişsiniz meÇer de en yakın arkadaşınızla ilişkinizi yeniden gözden geçirmenizde fayda varmış. O "Titanic"e bayılıyor, sen merak bile etmiyorsun, bu ne biçim arkadaşlık? Vampirler, zombiler... Ben en tehlikeli durumlardan biriyle geçen hafta karşılaştım. Eski bir iş arkadaşım bir "Karşılaştırma testi" yollamış çözeyim diye. Bir göz attım, habire listendeki arkadaşları ikili ikili karşına çıkarıyor ve soruyor: "Hangisi?" Hangisi daha güzel kokar? Hangisi daha neşelidir? Daha güzel güler? Hangisinden ideal eş olur? tarzı sorular...Ben şapşal şapşal birtakım kutucuklar işaretledim ve sonuç: Karşıma bir liste çıktı: En popüler arkadaşınız falanca, en komik arkadaşınız filanca. Anlaşılan diÇer arkadaşların da seçimleriyle böyle bir popüler 5 filan hazırlıyor facebook. Ve ertesi gün bir mesaj... Daha fazla ürkütmemek için adını söylemeyeceÇim bir gazeteci arkadaşımdan: "AsucuÇum, beni evlilik için en çok arzulanan kişi seçmişsin. Gurur duydum da bu kanıya nereden vardın? Hani ben kendimi pek evliliÇe yakın hissetmem de..." Haklı olarak ödü patlamış olmalı, kırmadan kibar kibar sormaya çalışıyor. Dilim döndüÇünce bir facebookzede olduÇumu, zinhar kendisini evlilikle baÇdaştırmadıÇımı, kimseye bunu yapmayacaÇımı izah etmeye çalıştım. Anlaştık... Ama ben artık çok tedbirliyim. İdeal koca adayı Bu facebook çılgınlıÇı daha gidecek anlaşılan. Bir hizmet olsun bilmeyenlere adresini de vereyim 'www.facebook.com'. Ama tavsiyem, önünüze gelen bütün testleri çözmeye, bütün davetlere icabet etmeye kalkışmayın. O davetleri gönderen arkadaşlarınızın bir bildiÇi yoktur, onlar da acemi. Hatta bence facebook üzerinden iletişim kurma işine son vermekte fayda var. Yıllardır haber almadıÇınız ilkokul arkadaşınızı mı buldunuz, bana oldu bu mesela. Alâ, facebook'un işlevi bitti. Artık bundan sonrasını buluşup konuşarak halledin derim. Biriyle evlenesiniz varsa yanlış anlamaya mahal vermeden yüzüne söylersiniz, ya da falanca filmin siz nesini seviyorsunuz, arkadaşınız nesini sevmiyor, konuşup anlaşabilirsiniz de. Orada birbirimize ısmarlayıp durduÇumuz sanal kahvelerin kokusu yok farkındaysanız... Sanal kahve dönemi Richard Gere San Sebastian Film Festivali'ne onur ödülü almaya gitmiş geçenlerde. Ki kendisi her daim gönlümüzün prensidir, kaç yaşında olduÇunun önemi yoktur. Lakin kendisi için olsa gerek, onur ödülü bile gücüne gitmiş, "Bana işin bitti mi deniyor?" diye dertlenmiş. "39 yaşındayım" diye şaka yapıyor 58'lik prensimiz. "Yaşlısın denince kalbim kırılıyor." Ne yalan söyleyeyim, bu 39 da benim kalbimi kırdı. Zira bir kadın 'daha çok gencim' anlamında '39' rakamını telaffuz etmeye kalksa ona kahkahayla gülünüyor. Daha birkaç hafta önce gazetede "Zamana meydan okuyanlar" diye bir haber vardı, 'yaşı ilerlese de taş gibi kalanlar' anlamında. Aralarında 37'lik Demet Akalın, 30'luk Ebru Akel, 29'luk Ebru Şallı vardı! O esnada televizyonda bir magazin programında 35 yaşındaki Özcan Deniz'den 'Delikanlı' diye söz ediliyordu. Benim bu konudaki vırvırlanmalarım ise Cafe Milliyet'teki sevgili mesai arkadaşlarım tarafından hoşgörülü bir gülümsemeyle izlendi. "Orta yaşın eşiÇinde bir kadının hezeyanları, hehe diyelim" temalı bir gülümseme... Ne diyeyim, Richard Gere'in 60'ında kapıldıÇı hezeyana bizi bu yaşta (kaçsa kaç, bu yaş işte) sürükleyenler utansın... Zamana meydan okumak