31.08.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Yazı: Ali Erdem
Pazar sabah 06.00. Palandöken’in tepesine arabayı çekmiş, Erzurum’u seyrediyorum. Şaşkınım. Aylardır geçirdiğim en güzel cumartesi gecesine kıyamıyorum. Onu güneşin bitirmesini bekliyorum...
İtiraf edeyim, bir asker ziyareti için buradayım. Başta beklentilerim sınırlı, ilk akşam kenti turluyorum. Küçük bir meydan var. Kolordu Komutanlığı, Atatürk heykeli, fıskiyeli havuzuyla minyatür Ankara...
Sokaklara giriyorum. Beni, gri, asık suratlı binalar karşılıyor. Cumhuriyet Caddesi’nde biraz yürüyünce enerji yükseliyor. Merkezde Güzelyurt lokantası var. Temiz, güzel bir yer. Sakatatla sorununuz yoksa tam size göre. Dil, beyin, işkembe... Restoranda sigara yasağı dikkatle uygulanıyor. Artık akşam saatleri yaklaşıyor. Yine de sokaklar dolu. İkili üçlü genç kız grupları gayet neşeyle yürüyor. Polat Otel’de kalıyoruz. Fena bir yer değil. Palandöken’in yamacında. Sezon sonu olduğundan boş.
Erzurum geceleri
Akşam “Erzurum geceleri nasıl yaşıyor” sorumuza yanıt arıyoruz. Bir bara gidiyoruz. Alt kat, kulüp bölümü tamamen dolu. Bize bir yer ayarlanana kadar yukarıda restoran bölümünde bekliyoruz. Gayet keyifli, büyük bir yer. Halkla ilişkiler müdürü, eski İstanbullu Ömer burayı yeni açtıklarını söylüyor. İçeride medeni bir ortam var. Kız grupları erkek gruplarından fazla. Kimse birbirini rahatsız etmiyor, herkes eğlenmesine bakıyor. Sağa sola en çok bakan biziz sanırım. Erzurum’un gece gezen gençleriyle tanışıyoruz, sohbet ediyoruz. Doruk, Erzurumlu. Kız arkadaşı da üniversite öğrencisi. Hafta sonları burada çalıyorlar. Kentin ileri gelen gençlerinden Ufuk Demir ile tanışıyoruz. Burada Erzurum Evleri diye bir yer yapmış ertesi gün orayı gezmek için davet ediyor.
“Dadaş doğru adam demektir”
Gezi sırasında iki kez taksiye biniyorum. Taksicilerle sohbet etme fırsatım oluyor. İkisinin de konuşmaları muntazam, mantıklı, akıcı, belli ki bilgili kişiler. Yaşadıkları kentin sıkıntısını iyi anlıyor ve anlatıyorlar. Akademik bir berraklıkla. Erzurum’da kafalar çok karışık değil gibi. Belki de küçük şehirlerde hayatın nasıl döndüğünü anlamak daha kolay. İnsanlar, yumurta aldığı bakkala, onu üreten köylüye daha yakınlar. Yabancılaşma daha az. İlgi çekici bir berraklık var anlattıklarında. Siyasi meselelere pek girmiyorum. 1 - 2 kişi aşırı göçten yakınıyor.
Şehir, 2011 Erzurum Kış Olimpiyatları’na hazırlanıyor
Yılın sekiz ayında karla örtülü Erzurum’da, 2011 Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları düzenlenecek. Kış turizminin gelişmesi açısından önem taşıyan organizasyon sonrası, kente her yıl iki milyon turist gelmesi bekleniyor.
Erzurum’da başlatılan kentsel dönüşüm çalışmaları hızla sürüyor. 27 Ocak- 6 Şubat 2011 tarihleri arasındaki organizasyon nedeniyle Erzurum’a üç bin yerli ve yabancı sporcu gelecek.
Ben Uludağ yerine, uçaktan inip 15 dakikada piste varacağım burayı tercih ederim.
Çarpık kentleşme bu şehirde en çok dikkatimi çeken şey oldu. Oysa o kadar güzel bir kent olabilir ki aslında. İnşaat halinde ya da çarpık çurpuk binalar göz yoruyor. Burada Avusturya’daki dağ evleri gibi bir yerleşim yapılabilse ne kadar güzel olur. Kent resmen dağın yamacında. Ama bu dileğim bir gün mutlaka gerçekleşecek. Çünkü coğrafya o kadar çok güzel ki. Erzurum, Alp Dağları’ndaki bir kent gibi olacak.
Ama acaba kaçımız bunu görebilecek veya tadını çıkarabilecek?
Daveti geri çevirmiyoruz
Erzurum Evleri’nin olduğu yerde, eski tarz 11 küçük ev varmış. Ufuk Demir ve ağabeyi bu evleri birleştirmiş, dar sokakların üzerini kapatmış ve Erzurum Evleri adında müzeyi andıran bir tesis kurmuş. Evlerin içi tipik Erzurum evlerinde görebileceğiniz objelerle süslenmiş. Tandır evleri, mutfaklarıyla ilginç, otantik bir ortam. Pencereleri yok denecek kadar az ve küçük. Sebebi soğuktan korunmakmış. Bazı kapılarda iki tür kilit kolu var. Biri kadınlar diğeri de erkekler için. Ufuk burada şahane bir girişimcilik yapmış ve üniversite öğrencileri için kitap okuyacakları, sohbet edecekleri bir yer yaratmış. Sıradaki planı, bir konser salonu ve butik otel açmak. Etrafında minyatür bir Erzurum yaratmış.