Resmen devir kebapçıların devri oldu. Bugün İstanbul’da en çok ilgiyi gören onlar. Dünyada yöresel mutfaklara dönüş var. Dünyanın en ünlü 3 Michelin yıldızlı Noma bile kapatacağını duyurdu. Neden mi? Artık yeteri kadar ilgi görmüyor, başa çıkamıyor mekanlar. Yıllar önce öngördüğüm özellikle İstanbul’da fine dining restoranlarının geleceğini hiç parlak görmüyordum. Hatta bir adım daha ileriye gidip, “Bu konseptte yer açmayın, batarsınız” dedim.
Aradan yıllar geçti şimdi bakıyorum da böylesi restoran neredeyse hiç kalmadı. Sadece iyi otellerin içinde varlar. O da otellerin bu tür restoranlardan ticari olarak çok şey beklememesi.
Kebapçı’nın fendi, fine dining yendi
Tam olarak böyle oldu. Memleketteki kebapçılar kendilerini öylesine geliştirdiler ki. Fine diningi resmen al aşağı ettiler.
-Dekorasyonu çok önemsediler
-Klasik kebapçıların çok ötesine çıktılar. Ambians olarak fine dining restoranları gibi oldular.
-Ambiansları böyle olmasına rağmen bilinen yemekleri çok iyi yapmak gibi hedefleri oldu.
-Servis kalitesine çok özen gösterdiler. Tüm ekibe sürekli eğitim verdiler.
-Müziğin önemi anladılar. Bugün hepsinde çok iyi müzik çalınıyor.
-Yemeğin hakkını veriyorlar. Masanıza asla sıradan bir lezzet gelmiyor.
Peki bu kebapçılar hangileri?
İşte bugün İstanbul’u sırtlayan Kebapçılar;
Nişantaşı-Cabbar; Serkan Koca’nın işlettiği Cabbar eğlencesiyle gündemde.
-Nişantaşı Develi; Nuri Develi’nin sahip olduğu yerde özellikle servis çok ön planda.
-Sıralı Kebap; Antalya ve Ankara’dan sonra İstanbul’da hizmet veriyor. Kebapçılar içindeki en yenisi
-Arnavutköy Danış; Bodrum’dan İstanbul’a transfer oldu. Geçtiğimiz ay talihsizlik yaşa da, yoğun ilgi devam ediyor Danış’a.
-Yeniköy Fiko; Fikret Aydoğdu’nun kendi adını verdiği markası, bugünlerde Orta Doğu’yu da sallıyor.
Köşe Kahve’ye ne olacak?
Alaçatı’ya gidenler çok iyi bilir. Köşe kahve Alaçatı’nın simge mekanlarından biridir. Alaçatı’nın tam göbeğindeki Köşe Kahve’yi özellikle bahar aylarında çok severim. Sabah yürüyüş sonrası kahve içip gazete okumaktan keyif aldığım bir kafe. Akşamüzeri de Alaçatı’da kim varmış kim yokmuş teyit edebileceğiniz gözetleme kulesi gibi. Alaçatı’daysanız mutlaka önünden geçmek zorunda olduğunuz bir noktada.
İşte böylesi stratejik bir kafe el değiştirmeye hazırlanıyor. Köşe Kahve’yi kim aldı?
Şu günlerde İstanbul’un en popüler yerlerinden biri olan Olden 1772’in sahipleri aldı.
Adını değiştirirler mi bilmiyorum. Bildiğim tek şey Alaçatı’nın en kalbini aldıkları. Detayları haftaya vereceğim. Bir iyileşeyim şimdilik bu kadar.
Püreyle beslenmek...
Hayatta bu da varmış? Son bir haftadır gerçekten püre ve sıvıyla besleniyorum. Ne sokağa çıkabiliyorum ne de doğru dürüst konuşabiliyorum. Yüzüme dokunamaz oldum, ağrıyor. Geceleri uyumayı unuttum. Her geçen gün biraz daha iyiyi gidiyorum. Adana’nın, kurabiyenin, lahananın ve ıspanağın aklınıza gelecek her şeyin püresine yaptım. Ama kurtarıcım yoğurt oldu. Bu arada yemek sepetinden minik bir blender aldım, bozuk çıktı halen gelen olmadı, evde duruyor.
Konuşamama detoksundayım
Ağzımın içi dikiş dolu olunca konuşmama detoksu yapıyorum mecburen.
-Konuşmayınca dinliyormuş insan.
-Çok daha sakinleştim, içime kapandım.
-Konuşamayınca ağzınızı açmıyorsun.
-Çok sıkıcı bir durum.
Kahvaltıyı serpmeden mi yesek?
Şu serpme kahvaltıya bir el atalım. Birçok mekanın menüsünde var. Onlarca çeşit ürün sıralanıyor. Yazıyor da yazıyor.
Masa kahvaltılıktan gözükmüyor. Tabağınızı koyacak yer kalmıyor. Tüketilen ürünler belli;
-Yumurta
-Peynir
-Zeytin
-Bal Kaymak
-Domates, biber
Bakın gerçekten başka bir şey yenilmiyor. Onlarca ürün ne mi oluyor? Hepsi çöpe gidiyor. Yok arkadaş bu serpme kahvaltı müsrifliğine gelin hep birlikte son verelim. Yazıktır, günahtır. Çıkaralım menülerden.