Hızlı yemek sunan ünlü markalar temizliğe ve personele özen göstermeli. Asmalımescit’te bugün İspanyol restoranı Tor-ro açılıyor. Yemek programlarında sunucuların yediklerini görmemiz gerekiyor mu?
Ünlü fastfood zincirinde paket servis elemanları masanın üzerinde demir parayla oyun oynuyor kimseden çıt çıkmıyor. Hafta içi ünlü bir fastfood zincirinin Kadıköy’deki şubesine uğradım. İçeride bir tarafta yemek yiyenler diğer tarafta paket servis elemanları masa üzerine demir parayla okul yıllarında oynadığımız gol atmaca oynuyorlardı. Uzun bir süre oynayıp birbirlerine tezahürat yaptılar. Allahtan sipariş geldi de maç bitti. Ünlü restoranları eleştiriyoruz ama her gün binlerce kişinin yemek yediği fastfood’çuları atlıyoruz sanırım. Yemek sonrası elimi yıkamak için tuvalete gittim. Aman nasıl ağır bir koku; dayanılmaz. Umarım bu yazıdan sonra ünlü fastfood’çuların yetkilileri hem personel eğitimine hem de hijyen çalışmalarına ağırlık verirler.
Yemek yerken görmek gerekir mi?
Çok zengin bir mutfak kültürüne sahibiz. Ama nedense bu yemekleri bırakın yurt dışında, kendi ülkemizde bile pazarlayamıyoruz. Yöresel mutfaklar o yörede sınırlı kalıyor. Diğer taraftan da her gün farklı ülke mutfakları özellikle İstanbul’da boy gösteriyor ve oldukça ilgi görüyor. Restoranların sayıları çoğaldıkça televizyonlardaki yemek programlarının sayısı da artıyor. Televizyonlarda aşçılar, gurme yazarlar program yapıyor. Ya da bir programın içinde yemek hazırlıyorlar. Fakat her hazırladıkları yemeği ekran karşısında yemek gibi bir zorunluluk mu var? Yemeğin tadını ve lezzetini ispatlamak için illa ki yemeği yerken görmek mi gerekiyor bilemedim. Yerken güzel de televizyon karşısındayken birini yemek yerken hele bir de yakın çekim çatalı ağzına sokarken görmek hoş olmuyor.
Lüks restoran mönüsünün demirbaşı
Yılların PR’cısı Banu Birkan’la geçtiğimiz günlerde Nişantaşı Biber’de karşılaştım. Malum köfteyi sevmeyen yoktur. Ulus 29’un köftesi neredeyse açıldığından bu yana hiç mönüden çıkmadı. Hâlâ 29’un ne çok ilgi gören yemekleri arasında. Park Şamdan’ın da köftesi açıldığından bu yana (27 yıl) servis ediliyor. İstanbul’un iki önemli ‘fine dining’ restoranında köfte hâlâ baştacı. Kimse köfteye hayır diyemez. Konu böyle köfte olunca herkes bir köfteci adresi verdi. Ama Banu Birkan ısrarla Kırkpınar Köftecisi’ne gidin diye aklımıza düşürdü. Hafta içi Beşiktaş’taki Kırkpınar Köftecisi’ne gittim. Lezzet tavsiye etmeye değer. İlk fırsatta gidin tadına bakın.
Ortaya karışık canlı müzik
Geçtiğimiz yıl Ship A Hoy’un işletmecisi Cemal Yarar ve Ecevit Yılan tarafından açılan Ortaköy’deki Mix, geçen hafta kışa merhaba demiş. Mekana bir süre önce Fatih Ürek’in de ortak olacağı söylenmişti. Fakat Fatih Ürek son anda ortak olmaktan vazgeçmiş. Mix’te tam bir müzik karması var. Bugün Yaşar sahnede yarın gece ise Hakan Altun. İkisini de daha önce hiç dinlemedim. İlginç bir deneyim olabilir.
Sabaha kadar dans
Bundan tam 45 yıl önce Faruk Süren’in döneminin en elit semti Harbiye’de açtığı İstanbul’un ilk diskoteği Hydromel, İstanbul Ruj adıyla yeni dekorasyonu ve tarz müzikleri ile aralık ayının ilk haftası yeniden hayat buluyor.
İşletmeciliğini ve patronluğunu üstlenen Erkan Kara, Türkiye’de eğlence konusunda bir ilki gerçekleştirecek; burası akşam saatlerinden sabahın sekizine kadar çift vardiya DJ’lerin non stop müzik çaldığı bir yer olacak. Yani bir zamanların klişe lafı “Sabaha kadar dans” Ruj’la birlikte gerçek oluyor.
Asmalı’nın ispanyolu Tor-ro bugün açılıyor
Genç işletmeci Uğur Karabayır, Asmalımescit’te bildiğim kadarıyla ilk kez bir İspanyol restoranı açıyor. Bugüne kadar birçok mekanda denenen ve bir türlü başarılı olamayan tapaslar bu kez bir ispanyol restoranında servis edilecek. Çok köklü bir mutfak kültürüne sahip olan İspanyolların, yemeklerini merak ediyorsanız. Bu akşamdan itibaren Tor-ro’ya uğrayın derim.