Birçok yabancı marka İstanbul’da yatırım yapıyor. Ya Türkiye’den kendine bir ortak buluyor, ya da kendileri gelip işletmelerini açıyorlar. Sayıları gün geçtikçe artıyor, Laduree de bunlardan biri... Üç yıla yakın bir süredir, İstanbul’un lüks semtlerinde hizmet veriyor.
1862’de Laduree’nin bulduğu makaronlar, dünyaca ünlü. Şampanya ile çok iyi uyum sağladığı biliniyor.
Laduree’nin Abdi İpekçi Caddesi’ndeki yerine uğradık. Tam kadın mekânı! Öyle iki erkek oturup sosyalleşmeye çok uygun değil. Bizim yeğen makaron hastası olunca Laduree’de oturduk. Makaronlar seçildi, sıra içeceklere geldi...
Masadaki herkes Türk kahvesi isteyince, servis yapan arkadaş “Burada Türk kahvesi yok” dedi. Şaşkın gözlerle baktığımızı anlamış olacak ki; “Eğer çok kahve içmek istiyorsanız, Godiva’da var” dedi.
Yahu İstanbul’da bir yer açıyorsunuz ve memleketin en özel içeceğini görmezden
geliyorsunuz, olacak şey değil!
HİÇ Mİ HATIRIMIZ YOK!
Yabancı markalar eğer Türkiye’de başarılı olmayı düşünüyorlarsa, memleketin vazgeçilmezlerini ellerinin tersiyle itemezler.
“Biz asırlık firmayız, nerede olursa olsun bizim kurallarımız geçerli!” diyemezsiniz.
Hele ki yeme-içme sektöründe!
Bizde bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır. Ama Laduree’de hiç hatırımız yok!
Sadece kahve değil, rakı da aynı ezikliği yaşıyor. İstanbul’un ünlü mekanlarının birçoğunda rakı servis edilmiyor. Bahaneleri de
hazır: Burası rakı içilecek bir yer değil.
Çok merak ediyorum; İstanbul’daki Jamie’s İtalian, Morini, Zuma ve Cipriani gibi yabancı menşeli mekânlarda Türk Kahvesi var mı, yok mu?
BİR KARIŞ SAKALLA YEMEK YAPILIR MI?
Turkmaxgurme ve 24Kitchen’da iki Türk şef yemek programı yapıyor. Birinin saçı uzun, diğerinde bir karış sakal var.
24Kitchen’daki şef Maksut Aşar, olabildiğince kibar bir şekilde sunuyor programı, yaratıcı yemekler yapıyor. Fakat sakalı çok itici, istediği kadar iyi program yapsın, sakalıyla yaptığı yemekler hiç hijyen gelmiyor bana.
Turkmaxgurme’deki şef Uğur Volkan Uysal ise, upuzun saçları ve kirli sakalıyla yataktan fırlamış gibi.
Yemek yapmak hassas bir konu. Hele bir de ekran önündeyseniz, böylesi durumlar çok itici geliyor.
Tamam anlıyorum, cool olmak istiyorsunuz da; mutfakta cool’luk başka bir şey. Ekran başındaki bizlere ilk önce temizlik hissini vereceksiniz ki, bizde yaptığınız yemekleri gönül rahatlığıyla izleyelim. Öyle pötikareli gömlek giyerek, Jamie’s Oliver algısı yaratmaya çalışmayın. Rahat olun, kendiniz olun.
HAFTANIN EN ÇOK KONUŞULAN 5 MEKÂNI
1- Lucca’nın sahibi Cem Mirap’ın Zorlu Center’da açılışını sürekli ertelediği yeri.
Henüz adı bile belli değil ama kiminle karşılaşsam; Mirap’ın adının dahi belli olmadığı yerini soruyor. Cem Mirap hadi artık, bi açsan da rahata ersek...
2- Hapilly Ever After; Ayşe Kucuroğlu’nun yıllardır üzerine titrediği, Bebek’teki kafesi.
Bu kış yeniden yükselişe geçti ve bu haftanın ‘sohbetlerde adı en çok geçen kafesi’ oldu.
3- Arnavutköy Balıkçısı, bu kış sessiz sedasız gidiyor derken, bu haftanın balıkçısı oldu. Bu arada gelecek yaz, Türkbükü’ndeki Fidele’in yerine açılacağı konuşuluyor.
4- İstanbul dışından ilk kez bir mekân listeye giriyor: İzmir’deki Tren! Tren’in sesi İstanbul’dan duyulmaya başlandı.
5- Zübeyir Ocakbaşı, Taksim’in en klasik olmuş ocakbaşı mekânı, bu kış lale devrini yaşıyor. Ünlü isimler, hafta içi bu salaş mekâna akın ediyor.