Yurt dışında eğlencenin sınırı yok, peki ya Türkiye’de eğlence hangi boyutlarda? Şampanyayla ayağını hangi işletmeci yıkıyor?
Türkiye’de en çılgın eğlencede bile bir otokontrol vardır. Eğlencenin en marjinal halini yıllardır İzzet Çapa üstlenmiş durumda. Fakat onun gece kulübünde bile sınırları vardır. Çok zorlamaz. Bu yaz bir şampanya merakıdır gidiyor, eğlencede. Ahali Mikonos’ta akşamüzeri partilerinde şampanyayla birbirini yıkıyor. Hani yurt dışında gözlerden uzakta olduğu için çok fazla gündeme gelmiyor fakat herkesin dilinde Mikonos’taki partileme durumları. Sosyete kendini o kadar kaybediyor ki onbinlerce euro’luk hesabı bile itiraz etmeden ödüyor. Geçenlerde arkadaşlarım Mikonos’ta gaza gelip tam 64 şişe şampanya açmışlar. Gelen hesap 13 bin küsur euro. “Ama süper eğlendik” diyorlar. Hâlâ anlatıyorlar. Billionaire’deyse daha usturuplusu yapılıyor bu şampanya işinin. Magnum şişeler dakika bir masalara geliyor. Geçen hafta ise öyle bir şampanya şovu vardı ki ağzım açık kaldı. Club Ada Sedef’te pazar günü huzuru yaşıyoruz. Aydın Samanlı anlatıyor; “Dün akşamüzeri olmalıydın, fena koptu burası” diye. Öyle mi filan derken, akşamüzeri baktım Aydın barın tepesinde ahaliyi coşturma halinde. Elinde bir şişe şampanya, hani Mikonos vari bir eğlence sunma çabasında. Herkesi yıkıyor. Kimi kaçışıyor, kimiyse üzerine üzerine gidiyor. Buraya kadar eğlence hali beach modu. Bir ara Aydın kendine yıkamaya başladı. Hem de ne yıkamak, şişe şişe şampanyayla ayaklarını yıkıyor ovuştura ovuştura. Kal geldi bana, öylece baktık durduk. Ağzımız açtık. Biz Türkler her şeyi abartırız. Biraz sakın. Biraz sükunet lütfen.
SUNSET RUTUBET KOKUYOR
İş dünyasının buluştuğu ender restoranlarından biri Sunset. Geçen hafta içi akşamüzeri bir davet için uğradım Sunset’e. Hava zaten sıcak. Nemli, rutubetli, can sıkıcı. Sunset’in barının tepesinde kocaman bir şemsiye yetmezmiş gibi iki şemsiye daha var barın olduğu yerde. Yağmurun yağması mucize olsa da Sunsetçilerin aklına şemsiyeleri kapatıp mekanı ferahlatmak gelmiyor. Hani ferahlatmadınız, herkesi yazın sıcağında açık havada bunalttınız. Tamam da bari şemsiyelerinizi temizleyin, fena halde rutubet kokuyor. O gece herkesin dilinde bu koku vardı. Barış Tansever hiç yakışmıyor bu lüks mekanınıza.
“SATILIK YERiMiZ YOK”
Geçen haftaki yazımdan sonra Chilai’nin sahibi Yusuf Köksal aradı. Reina’nın Chilai’yi almaya düşündüğü dedikodularına cevap verdi; “Sizin yazınızdan önce benim de kulağıma geldi. Siz yazınca açıklama gereğini hissettim. Mehmet Koçarslan ve Ali Ünal’ı tanıyorum. Fakat ne Chilai ne de Angel Restoranı satmak gibi niyetimiz var. Önümüzü 500 milyon euro koysalar satılık hiçbir yerimiz yok.” Sanırım artık Chilai hakkında böylesine dedikodular son bulur.