Bu kış kadınlara bir haller oldu...Ne kadar tanıdığım varsa, hepsi pilates trapez masasında tepetaklak durup fotoğraf çektiriyor.
Hani bu haldeyken fotoğraf çektirdiniz; onu ne diye Instagram’a koyarsanız, hiç anlamıyorum...
Geçenlerde duydum, sadece bu fotoğrafı çektirmek için pilatese gidenler bile varmış.
Sadece bir saat ders alıp, bol bol fotoğraf çektirip gidiyorlarmış.
Pes doğrusu!
TAM BiR EGELi MEKANI
Akaretler Sıraevler’de açılan Cahide Salonika’ya adım atar atmaz, Ege’nin karşı yakasında buldum kendimi.
Yaz hissi veren Salonika’ya gidince üstünüzdekiler çok fazla geliyor.
Mekanda Buzuki Hakan erkenden sahneye çıkıyor.
Neredeyse gecenin sonuna kadar sahnede kalıyor.
Sadece ambiyans değil, yemekler de Egeli. Masayı bir anda onlarca mezeyle donatıyorlar; insanın gözü doyuyor.
Mekanın en çok eğ lenen ve eğlendireni ise; Sabih Totah.
Kendisini uzun yıllardır tanırım, ilk kez yöneticilik yaptığı bir yerde bu kadar enerji saçıyor...
BEN BÖYLE LEZZETLİ BİR LAHMACUN GÖRMEDİM!
Teşvikiye Camii’nin hemen arka sokağındaki Ar-Ruha’da Güneydoğu mutfağının en özel yemekleri hazırlanıyor.
Özellikle öğlen servis edilen yemeklerden lezzet fışkırıyor.
Kuru dolmalar, mantarlı et kavurma tamam da, bir lahmacun yedim ki... “Bugüne kadar yediklerim lahmacunsa; bu neydi?” diye sormadan edemedim.
Lahmacun, memleketin en basit yemeklerinden biri... Her köşe başında mutlaka lahmacun ve pide yapan bir yer var ama Ar-Ruha’daki lahmacunun tadına bir bakın, dediğime hak vereceksiniz.
DRAGON’UN ÖRDEĞi...
Harbiye’deki Hilton Oteli’nin bahçe katında uzun yıllardır hizmet veren Dragon’da öyle bir kızarmış ördek yapıyorlar ki... Derisiyle falan yiyorsunuz.
Ördek eti hem çok yağlı, hem de ağırdır. Hele yağını atmadıysa, kötü kokar ve yiyemezsiniz.
Bugüne kadar hiç ördek yememiş ya da beğenmemiş birine Dragon’un ördeğini verseniz; hayatta anlayamaz.
İstanbul’daki hiçbir Uzakdoğu restoranı Dragon’un ördeğinin önüne geçemedi. Dragon ne yapıyorsa yapıyor, ördeği bambaşka bir lezzette servis ediyor.
PATRONDAN BARMEN OLUR MU?
Geçen yazın favori mekanlarından biri olan Les Ottomans Hotel’in içindeki The Bar’da işletmecilik yapan Raşit Karakuş, anlamadığım bir şekilde kış sezonunda mekandan ayrıldı.
Başarılı ilerleyen bir yerde, neden böyle değişimler olur, bir türlü çözememişimdir. Karakuş aynı zamanda Chocolate Cafe’lerin ortağı...
Geçtiğimiz günlerde aradı, Maçka’daki Chocolate’ın bahçesine bar kondurmuş. Bununla da kalmamış, barda barmen olmuş.
İlk duyduğumda çok şaşırdım. Aşçı patrona alışığız ama mekanında barmenlik yapan patrona hiç alışık değiliz!
Geçtiğimiz günlerde uğradım; göstermelik mi yapıyor diye bakayım dedim. Alakası yok! Tüm kokteylleri kendisi hazırlıyor. Meğer yaz boyunca barmenlik eğitimi almış. İyi de olmuş, patronun elinden bir şeyler içmek hiç de fena olmuyor hani...
ÜNLÜ PEŞİNDE KOŞMAK
Ünlü biri, bir yerde doğumgününü kutlamaya kalktı mı, herkes oraya koşuyor.
Geçen günlerde yine böyle bir doğumgünü partisi vardı. Birçok insan, davetli olmadığı halde soluğu o partinin olacağı mekanda aldı.
Ne meraklıyız ünlülerle kanka olmaya!
Hani merak ettin gittin, sanki en yakın arkadaşıymış gibi sosyal medyada bunu duyurmak nasıl bir kafa? Anlayan varsa, bir anlatıversin...