Son günlerin en gözde röportajcısı, bana göre eğlencenin olmazsa olmazı yaptı yapacağını yine... Limonata’yı, Nişantaşı’nın göbeğinde hizmete soktu
Gazeteci olduğundan bu yana uzak düştük. En son geçen hafta Twitter’da atıştık. Öyle çok ortalık yerde samimiyet göstermek âdetim değildir. Eğer yapıyorsam aynısı beklerim. Ne yapayım huyum bu. İzzet’in huyu bu, yıllardır didişip duruyoruz. Bu kadar özel bilgi yetsin gari. O kadar çok söylendi ki, böylesi bir detayı vereyim dedim. Merak etmeyin ahali, İzzet Çapa’yla her zamanki halimiz. Telaşa gerek yok.
Çapa, eğlenceyi ekibine bırakıp, son iki yıldır kafe işine sardı. Limonata’yı açtı, Nişantaşı’ndaki bir AVM’nin içinde. Sonrası malum, olaylar olaylar... Sonra aldı Limonata’yı Akaretler’e taşıdı. Hız kesmeden, bir de Nişantaşı’nın göbeğine kondurdu, Limonata’sını. Hem de Nişantaşı’nın en zor yerinde geçtiğimiz gün açtı mekanını. İki gün önce oradaydım. Nasıl bir detay mekanı olmuş.... En ince ayrıntısına kadar her şey düşünülmüş. Kusursuz bir yer yaratmış, İzzet Çapa ve mimar Ali Türker.
Maliyetli iş
Hani bir eksik gedik arasan bulmanın imkansız olduğu bir yer olmuş Nişantaşı Limonata. Limonata deyip geçmeyin. Nişantaşı’nda kusursuz bir Limonata açmanın bedeli tam 1 milyon TL. İş sadece bütçe değil. Ne mekanlar gördüm, tonca para harcanan ama bir şeye benzemeyen. Limonata, yüksek bütçeyle yaratıcılığın birleştiği adres olmuş. Açıldığı ilk gün dedim ya oradaydım diye, her şey yeni, tüm ekip mekanı çözmeye çalışıyor. Herkes bir tedirgin, bir ürkek ama bir o kadar özenli. İzzet Çapa hoşgeldin Nişantaşı’nın göbeğine, bakalım şimdi nasıl bir renk olacaksın semtte.
Asker mektubu
Dip not vereyim hemen, Limonata’da otururken Çapa’nın ekibindeki Sarp Yaman geldi yanıma. Genç bir delikanlıyı tanıştırdı. Meğer yeni askerden gelmiş. Askerliği boyunca takipteymiş bizi. “Neden?” dedim, “Askerde sizin sayenizde İstanbul’da yaşadım” dedi. Vay be, asker ocağına kadar giriyoruz demek ki. Hayırlı tezkereler hepinize.
GÜLDÜRMEK ZOR İŞ
Eğlendirmek hele ki güldürmek, Türkiye’de yapılacak en zor iş. Uzun yıllardır koca memleket bir Cem Yılmaz çıkaramadı. Yıllardır onunla tebessüm ediyoruz. Peki hiç kimse yok mu, bizi alıp götürecek, kahkahaya boğacak? Bir ay önce tanıştım kendisiyle. Sanal alemin altı saniyelik videosuyla 100 binlerce kişiyi kırıp geçiriyor. Sayesinde Vine’la tanıştım. Bir gece sabaha kadar çektiği kısacak videolarıyla kahkahaya boğuldum. Ertesi gün hemen tanıştım kendisiyle.
Baktım ki, gerçeği hiç komik değil, fena halde kafası karışık, kendi halinde biri. Var olmaya çalışıyor fena halde. Tanıştıktan bir hafta sonra Cento per Cento’da Hınçal Uluç ve Fikret Ercan’la tanıştırdım. Hınçal Abi, bombayı patlattı: “Yıllar önce Sezen Aksu’yla yemekteyken bir genci tanıştırdı, ‘Bak bu genç tüm ülkeyi kahkahaya boğacak’ diye”. Bu, genç Cem Yılmaz’mış. Hepcan’a, “Ben uğurlu gelirim, bugünü unutma” dedi. Ve o meşhur kahkasını bastı. Peki kimdi bu Hakan Hepcan?
Aslında bir rocker, yıllardır Beyoğlu’ndaki Line’da sahneye çıkıyor. Şarkı söylüyor, Twitter, Instagram ve Vine’da Türkiye’nin en fenomeni, gençlerin yeni idolü. Şu sıralar Okan Bayülgen’in programında gözükmekte. Skeçlerinde oynuyor ki, ben hiç izlemedim. Aynı zamanda DJ’lik yapıyor, nereye giderse mekanı tıka basa dolduruyor. Kendisine ilk tanıştığım gün, “Bırak işini gücünü kendin ol, at kendini sahneye” dedim. Eğer aklını başına alırsa, Cem Yılmaz’ın tahtını sallayacak biri geliyor. Dört bir koldan, hem sanal alemde fenomen, hem müzisyen, hem DJ, hem komedyen. Ama bir karar vermeli, eğer ki Türkiye’yi kahkahaya boğacaksa. DJ’liği vasat, müzisyenliğini bilmem. Yepyeni televizyoncu ve çok acemi, doğru bildiği işi yaparsa tüm ülkeyi kahkaya boğar, yeter ki yeteğinin farkına varsın.
Vitrin’e dip not
Vitrin Etiler, son zamanların en favori canlı performans mekanı. Arabesk’in yeni prensi Serkan Kaya’nın çıktığı yer. Gelin görün ki, cuma günü bambaşka bir ambiyansa sahip oluyormuş. Hakan Hepcan sadece bir saatliğine Vitrin’de çıktı. Dedim ya, “DJ’liği vasat” diye, demez olaydım. Bir saat sahnede kaldı, ondan sonra setin başına çeken DJ öyle bir çaldı ki, Vitrin’den koşarak uzaklaştım. Vitrin’cilerin servisi 10 numara 5 yıldız, süper. Ama bir karar verin, ya arabeskte kalın ve canlı müzikte var olun, ya da böylesine kötü bir kulüp olmayın. Aynı mekanda, hem canlı müzik hem kulüp olmaz. Hele ki böyle tuhaf DJ’lerle tatil köyü modu İstanbul’da hiç olmaz. Bir duruş sergiliyorsanız arkasında durun. Gerisini boşverin gitsin. Bu arada o gece ter kokusundan burnumun direği kırıldı. Nasıl bir kitle ki bu, insan bir bakmaz mı kendine? Vitrin, Serkan Kaya’yla güzel gerisi laf-ı güzah...