İstanbul’da yemek yiyebileceğiniz binlerce restoran var. En iyi ‘fine dining’ mekanlarını ve fiyatları araştırdım
Özellikle son 10 yılda İstanbul’un restoran zenginliği iyiden iyiye arttı. Son 10 yılda dünya mutfaklarını servis eden birçok restoran açılıp kapandı. İtalyan mutfağı çok öne çıktı. Fransız ve Uzakdoğu mutfakları hatırı sayılır bir rağbet gördü. İstanbul, füzyonla da sushi ile de yine bu dönemde tanıştı. Hatta sushi bir dönem star oldu ama zirvede çok tutunamadı. Türkiye’nin yöresel yemekleri de son yıllarda adından söz ettirir hale geldi. Örneğin Ege’nin otlarıyla mezelerini, İstanbullular çok sevdi. Az bilenen dünya mutfaklarını servis eden restoranlar da bu dönem içinde hizmet vermeye başladı.
Bütün bu çeşitlilik içinde İstanbul’da lüksü temsil eden restoranlar da ayakta kalmayı başardı. Pek çoğu günümüze kadar gelirken, son yıllarda bunlara birkaç yeni restoran bile eklendi.
Bunların arasında dünyaca ünlüler de vardı. Ancak İstanbul’a gelen yabancı turist sayısının azlığı nedeniyle pek çoğu memleketine geri dönmek zorunda kaldı.
Geçenlerde, ‘fine dining’ denilen ve sayıları turist azlığı nedeniyle çok fazla olmayan İstanbul’un lüks restoranlarıyla ilgili bir araştırma yaptım. Mönülerini inceledim.
İstanbul’daki lüks restoranların mönüsündeki yemeklerin bu kadar yüksek fiyata satılmasının nedeni, ağırlıklı malzemenin pahalı olması. Bu, lüks restoranların şeflerinin yeterince yaratıcı ve cesur olmadıklarını kanıtlıyor mu acaba?
Nişantaşı’nın taşı toprağı altın
Türkiye’nin en lüks caddesi hiç kuşku yok ki Nişantaşı’ndaki Abdi İpekçi Caddesi’dir. Dünyadaki en önemli markalarının yer aldığı bu caddede geçtiğimiz yıl Tabure adında minicik bir yer açılmıştı. 10 metrekarelik Tabure’nin caddede de sadece iki masası bulunuyor. Salata, tost gibi çok kısıtlı bir mönüyle sahip olan Tabure’nin geçtiğimiz yaz 100 bin TL’ye el değiştirdiğini duydum. Eskiler boşuna demişler, İstanbul taşı toprağı altın diye.
Boğaz eğlencesi erken başlayacak
Bu yaz boğaz eğlencesi erken başlayacak gibi gözüküyor. Boğazın iki önemli işletmesi Reina ve Sortie yazı erken getirme kararı aldı. İki mekan da Mayıs ayının ilk haftasında yaza merhaba demeye hazırlanıyor. Bu kararda, kışın yaşanan sigara yasağının etkisi oldu sanırım. İki mekanda da, açık havada oldukları için, sigara içilebiliyor.
SUSAM’INKAŞIK SORUNU
Geçtiğimiz hafta sonu , öğle vakti yolumuz Cihangir’e düştü. Cafe Susam’ın önünden geçerken güneşin keyfini çıkaranları görünce dayanamadık, biz de oturduk. İki espresso söyledik. Servis elamanı espressoları getirirken çay kaşıklarından birinin , yeterince temiz olmadığını hissetmiş olacak ki, masaya servis etmeden gözüme baka baka eliyle bir güzel sildi. Öyle kalakaldım. Artık bu kadarına da pes doğrusu.
YENi KAHVECi
Son dönemde kahve zincirlerinin sayısı hızla arttı. Son olarak Nişantaşı, Valikonağı Caddesi’nde bir yerli kahvecinin daha hizmete açıldığını gördüm. Zamane Kahvesi, geleneksel Anadolu kahvehanelerinin çağdaş bir yorumu olarak tasarlanmış. Bakalım kahve dünyasında kızışan rekabette, burası kendine nasıl bir yer edinecek? Bu arada Valikonağı demişken, kısa süre önce burada Cihangir’deki Van Kahvaltı Evi’nin de bir şubesi açıldı.
EN PAHALI YEMEKLERE SAHiP RESTORANLAR
1. Wan-na Restoran, Pekin Ördeği 149 TL.
2. Ulus 29, Istakoz Sashimi 140 TL.
3. Reina Şefin Ziyafeti dört kişilik 140 TL.
4. Zuma Restaurant, Fırınlanmış Istakoz 138 TL.
5. Sunset Fırında Istakoz 95 TL.
6. X Restoran Kalkan Balığı 90 TL.
7. Park Şamdan Şampanya Soslu Levrek 85 TL.
8. Gaja Restoran Fener Balığı 85 TL.
10. Mikla Izgara Lagos 71 TL.
11. Topaz Restoran Deniz Levreği 65 TL.
12. Papermoon Limon Soslu Deniz Levreği 65 TL.
13. Longtable Brezilya Şiş 49 TL.