Geçen pazar, bir günlüğüne İstanbul’da turist oldum. Meğer ne keyifli bir şeymiş, İstanbul’da turist kafasıyla yaşamak. Ey İstanbul ahalisi siz siz olun bir günlüğüne bile olsa evinizden çıkıp bir otele yerleşin, memleketin tadını çıkarın
Peşinen itiraf ediyorum, bu şehrin keyfini turistler sürüyor. Şehirde yaşayan bizler evle iş arasında sıkışıp kalmışız. İstanbullular lokal yaşıyor. Şehri bildiğimizi sanıyoruz. Bildiğimiz tek şeyse yolları. İstanbul’un her semtinde bambaşka hayatların sürdüğünü ancak evden çıktığınızda anlıyorsunuz. Nasıl mı? Buyurun hadi 20 yıllık İstanbullu olarak bu şehirde nasıl turist olunur bir görelim.
Geçen pazar gününü Tarabya’da geçirdim. “Ne alaka?” derseniz, şehrin sembol otellerinden biri olan Tarabya Oteli, yenilendi, ve Grand Tarabya olarak açıldı. Pazar sabahı bu tarihi otele yerleştim. Şimdi eski Türk filmlerinden dem vurmayacağım. Odaya girer girmez alabildiğine Boğaz man-zarası var. Hiç alışık olmayanlar için söylüyorum. İnsan biraz ürperiyor böylesi uçsuz bucaksız manzara karşısında.
Otel pek bir ak pak olmuş, odalar tam bir şehir oteli tadında. Ama her odadaki balkonlar sayesinde, biraz sayfiye oteli hissi uyandırıyor. Manzara ve semt bildik ama yabancı hissediyor insan kendini burada. Halbuki evden topu topu 20 dakika uzaktayım. Nedense başka bir kente gelmiş gibiyim. Tarabya sahilinde yürürken, bu kadar yakın bir yerin ne kadar uzak olduğunu anlıyor insan. Akşam, otelin hemen altındaki Limani’de yemekteyim.
Bembeyaz bir balık restoranı
Gümüşlük’teki Mimoza’dan sonra ilk defa beyazlara bürünmüş bir balık restoranındayım. Limani, hem otelde konaklayanlara hem de dışarıdan gelenlere servis veriyor. Boğaz’daki yol üstü balıkçılar gibi fakat modern. Servis mükemmele yakın, deniz ürünleri taptaze, mevsim balıkları da var. Bu mevsimde olmayan deniz ürünleri de... Limani’yi balık restoranları listeme aldım. Bu kış birkaç kez daha giderim sanırım.
Turist kafasına nasıl giriliyor?
* Bildiğinizi sandığınız bir yerdeki otele yerleşin. Öyle çok değil, bir gün yeterli oluyor.
* Tatilde yaptığınızı yapın; yayılın. SPA’ya gidin şöyle bir rahatlayın.
* Otelden çıkın, semtte yürüyün, işte o zaman anlıyorsunuz, İstanbul’u hiç tanımadığınızı...
* Hiç bilmediğiniz bir yerde yemek yiyin. Akşam yemeği için kaldığınız semti seçin.
* Sabah kalkın, normal hayatınıza buradan devam edin. İşe gidince sanki uzun bir süre tatil yapmış gibi olacaksınız.
Hamsiye takmış durumdayım
Geçtiğimiz yıl hamsi gibi hamsi yiyemedik. O bildiğimiz tadından çok uzaktaydı. Son bir aydır, neredeyse gittiğim tüm balıkçılarda hamsiden başka bir şey yemez oldum. Benim yüzümden tüm arkadaşlarımı da bu kış hamsici yaptım. Size tavsiyem bu yıl hamsiyi sakın kaçırmayın.
Canlı müzik eşliğinde karaoke
Şu karaoke eğlencesine bir türlü aklım ermedi gitti. Sesi güzel olanların karaoke yapmasını anlıyorum. “Sesim güzel ama ünlü olamadım” edasıyla söyleyenler eğlenceli oluyor. Ama sesi gerçekten berbat olanları tüm gece boyunca dinlemek işkence gibi. Geçenlerde arkadaşlarım Beyoğlu’ndaki Mask’a gitmiş. Anlata anlata bitiremediler. Meğer Mask’ta pazar ve salı günleri canlı müzik eşliğinde karaoke yapılıyormuş. Bir gidip bakmalı sanki. Enterasan olabilir.
Nişantaşı’nın mahalle meyhanesi
aAydın Samanlı, işletme ortağı olduğu Elio’yu alıp, bambaşka bir mekan yaratmak için kolları sıvadı. Yarın akşam Samanlı’nın yeni yeri gün yüzüne çıkıyor. Burası iki katlı bir yer, alt katı Blush oluyor, brasserie tarzında bir yer. İyi yemek ve iyi müzik olacak. Üst katında ise, sürpriz var. Samanlı, üst katı meyhane yapıyormuş. Nişantaşı’nın göbeğinde Lipsi’den sonra meyhane hiç açılmamıştı. Akıllıca bir hareket, Nişantaşı’nın bir mahalle meyhanesine ihtiyacı vardı.
Mahalle’nin yeni çocuğu
İstanbul’un yemek üzerine kurulu, ender kafe zincirlerinden biri Big Chef’s. Ankara’da doğdu, İstanbul’da çoğaldıkça çoğalıyor. En popüleriyse Etiler’deki. Big Chef’s geçtiğimiz günlerde; City’s alışveriş merkezinin sinema katında hizmet vermeye başladı. Burası İzzet Çapa’nın Limonatası’nın olaylı bir şekilde kapandığı yer. Eski Limonata çok başarılıydı, bakalım Big Chef’s Etiler’de olduğu kadar Nişantaşı’nda da popüler olabilecek mi?