National Geographic ‘Dolandırıcılar Şehri’ belgeselinde İstanbul’a girmiş. Yabancı turistler, iki biraya 1500 TL hesap ödemişler. Peki İstanbul gecelerinin gerçeği nedir?
İstanbul gece hayatıyla cazibe merkezi derken, National Geographic bombayı patlattı. Hatta yaftayı da yapıştırdı; dünyadaki dolandırıcı şehirlerin arasına sokulduk. Dünyanın her yerinde bu tür mekânları bulmak mümkün. Yeter ki biraz saf olun. Şimdi insanlar saf diye dolandırılması mı gerekiyor? Asla, evet geldikleri şehri bilmiyor olabilirler. Alt tarafı iki biraya 1500 TL alınır mı? İstanbul’un geceleri böyle mi?
Elbette ki hayır, İstanbul’un belli semtlerinden eskiden bu tür mekânları sayıları oldukça fazlaydı. Sadece yabancılar değil, Anadolu’dan gelen işadamlarının da böyle yerlerde yüklüce hesap ödediklerini duyardık. Yapılan kontroller sonunda sayıları giderek azaldı. TURYİD acilen bir şey yapmalı. Hatta son dönemde sektörü büyük bir yatırım yapan Ferit Şahenk de yapılan bu karalamaya el atmalı. İstanbul’un yeme-içme ve eğlence sektörünü doğru dürüst pazarlamaları gerekiyor. İstanbul’da en lüks yerde yerli iki biraya vereceğiniz para en fazla 40 TL’dir.
Kaya Demirer iş başına
TURYİD’in başkanı Kaya Demirer’in, İstanbul’un gelişimi ve sektörün pazarlaması adına çok uğraştığını biliyorum. Sektör, turist gelsin diye çırpınıp dururken, yurt dışındaki önemli bir kanalın böylesine aşağılayıcı bir şekilde İstanbul’u gece hayatını karalamasına gönlüm el vermiyor. İşte bu noktada bu sektörün sivil toplum kuruluşu TURYİD devreye girmeli ve gereken çalışmaları bir an önce yapmalı. İlk önce şehrin göbeğindeki bu tür mekânlar, yok edilmeli. Bu tür haberlerin arkası gelirse, daha çok bekleriz yabancı turist gelsin diye.
EV SAHiBi MELiS MURATHANOĞLU
Bu akşa cemiyetin tüm ünlü isimleri W Lounge’a akın ederse hiç şaşırmam. Melis Murathanoğlu, Peroni Biraları’nın sponsorluğunda parti veriyor. Partide ne mi var? Bol sürprizli ve çok eğlenceli geçeceği ve gecede bol bol bira içileceği kesin.
BEBEK’iN YENiSi
Eski House Kafe’nin yerine açıldı. Sahibi aynı zamanda oyuncu Yunus Güner. Cihangir’deki Smyrna’daki ortaklığından ayrıldıktan sonra Bebek’te 40 adını verdiği bir mekân açtı. 40, şimdilik çok iddialı bir yer değil ama tam Bebek’lik bir yer olmuş. Ferah, sakin ve rahat bir ambiyansa sahip. Yemekler Akdeniz’den, barda da ilginç kokteyller yapıyorlar. Patlıcanlı kokteyl getirdiler, söylemeseler anlamayacaktım içinde patlıcan olduğunu. Bebek 40, öyle partiler filan düzenlemeye kalkmazsa erken saatler için yeni bir buluşma noktası olabilir.
TERASINA BAYILDIM
Geçen hafta Kuruçeşme’de La Mancha’nın açıldığını söylemiştim. Hafta sonu uğradım. Üç katlı, her katında ayrı bir konseptin olduğu devasa bir tesis. Zemin kat, tam bir şarap cenneti. İkinci kat, Egeli bir meyhane, şöyle ayak üstü bir dolaştım. Dolaptaki mezeler çok iştah açıcı duruyordu. Terastaki İtalyan restoranının ferahlığıysa süper olmuş. Hele Boğaz’a karşı bir bar yapmışlar. Saatlerce oturmalık bir yer olmuş. Yemeğinizi bile barda yiyebilirsiniz. Yalnız La Mancha’nın acilen bir karşılama ekibi kurması lazım. Mekân çok büyük, insan yönlendirilmek istiyor.
ÖZEL SOSUN DAYANILMAZ CAZiBESi
1940’larda Cenevre’deki minik bir restoranda keşfedilen ve tarifi o günden bu yana özenle gizlenen Cafe de Paris’in Asmalımescit’teki şubesi, geçen kış hizmet vermeye başlamıştı. Geçen hafta uğradım. Oldukça basit bir yemek; Cafe de Paris soslu ızgara bonfile, hardal soslu cevizli salata ve sınırsız patates tava. Tarihi bir binada servis ediliyor. Makul bir akşam yemeği için iyi bir alternatif. Makul derken hemen söyleyeyim; 39 TL.