Gece hayatının hızlıları, popüler olmanın avantajını kullanarak öyle çapkınlık numaraları yapıyor ki, hayret etmemek mümkün değil. İşte playboyların çapkınlık şımarıklıkları
Eğlence sadece müzik ve dans demek değil elbette. Ünlü isimlerin peşinde olan kadınlar, bazen tuhaf şakaların da kurbanı oluyor. Sohbet sırasında anlatılan, o şakalardan bir kuple hazırladım size. Hadi başlayalım!
* Zamanın ünlü playboyu, gece biriyle tanışır, yakınlaşırlar. Ve birlikte ayrılırlar. O gece mekandaki başka bir kadın da ünlü playboyla ilgileniyordur. Mekandan çoktan ayrılmış olan playboyu aramaya koyulur kadın. Bu durumu fark eden playboyun arkadaşı, kadına bir şaka yapmaya karar verince olanlar olur. Arkadaş, kadının yanına gider ve “Aradığın kişi evine gitti. Çok utangaçtır” der. Adamın evini tarif eder, kadın eve gider. Kapıyı çalar. Kapıyı başka bir kadın açınca da, kavgaya tutuşurlar. Adam evinden kaçarak uzaklaşır.
* Başka bir ünlü isim, aynı zamanda evli, bir gece aynı anda üç kadınla birden aynı kulüpte randevulaşır. Kulüp büyük olduğu için de, üç kadını birbirini göremeyecekleri yerlere oturtur. Gece boyunca hepsiyle vakit geçirir. “Geleceğim” deyip, mekandan ayrılır. Kulübün kapanma saati gelince olay anlaşılır. Koca kulüpte herkes gitmiş, sadece üç kadın kalmıştır. Mekan görevlileri “Kapatıyoruz” deyince, “Bilmem kimi bekliyorum” cevabını alırlar. Adamın gittiğini duyunca, üçü de birbirinden habersiz mekanı terk eder.
* Ünlü bir işadamı, tatile gider ve ünlü bir mankenle tanışır. Gündüz yakınlaşan çift, geceyi beraber geçirmeye karar verir. Randevulaşırlar. Kadın gece otelde, odasındayken, adam arar. “Geliyorum” der. Kapı çalar, kadın açar... Karşısına bir köpek çıkar. Sinir krizlerine giren kadın, oteli birbirine katar. Çok ağır bir şaka değil mi?
Ey kadınlar, gece hayatındaki ünlü isimlerle tanışacağım diye şakaya kurban gitmeyin. Biraz dikkat edin, durduk yere rezil olmayın derim.
YEMEKLi TÜRKÇE KULÜBÜMÜZ OLDU
İstanbul eğlencesi, Türkçe müziğin esiri olmuş durumda. Türkçe müzik çalan her mekan iş yapıyor. Türkçe müzik bu kadar popüler olunca, Ali Sayar ve Gülsün Sami akıllı davranıp, Taksim Tünel’de yemekli Türkçe müzik kulübü açmışlar. Adını da “1841” koymuşlar. Geçtiğimiz hafta 1841’in ilk gecesine katıldım. Yemekler Sami’den müzikler Sayar’dan. Hem yemek yiyor hem de en keyiflisinden, en damarından Türkçe müzik dinliyorsunuz. İlk gece servis edilen yemeği vasat bulsam da, ilk günün heyecanına veriyorum. Sayar’ın “1841”i, yemekleri de düzeltirse bu kış çok iş yapar.
BURASI MI DOLU ŞiMDi?
Tünel’deki Yeni Lokanta’da yer bulunamadığını duyuyorum. Hatta günler öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş. Geçtiğimiz hafta 1841’e gittiğim zaman gördüm. Arkadaşlarla birbirimize baktık, “Burası mı, günler öncesinde rezervasyon yapılan yer” dedik. Şöyle dışarıdan baktım, yoğun bir kalabalık falan göremedim. Hatta birkaç boş masa bile vardı. Tebrik ediyorum iyi bir pazarlama taktiği kullanmışlar.
ÖZBEK PİLAVİ ZİYAFETİ
Geçtiğimiz pazar günü malum Türkiye büyük derbiye kitlendi. Evde maç keyfi yapmaya hazırlanırken, Bebek’te Özbek pilavı yerken buldum kendimi. Herkes maç izlerken, biz ünlü işadamı Taha Altaylı’nın hazırladığı Özbek pilavını yiyorduk. Özbek pilavının en önemli özelliği; pirinçlerin tabakta dans etmesiymiş. Bu özel yemeğe bir de Ömer Faruk Sorak’ın keyifli sohbeti eklenince, derbiyi Twitter’dan takip ettik sadece. Buradan da ilan ediyorum, Altaylı ne zaman pilav yapsa orada olacağım.