CaddeErol Evgin söyledi, biz harfiyen inandık

Erol Evgin söyledi, biz harfiyen inandık

16.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Sahnede geçirdiği 40 yılı hiç üzerine alınmamış Erol Evgin. Üç saat süren şovunda izleyiciyi avucuna alıyor. Terk ederken ayak seslerini duymadığımız yıllar bir bir geri geliyor

Erol Evgin söyledi, biz harfiyen inandık

Birazdan yaklaşık 40 yıldır sahnede olan bir müzisyen bizi İstanbul'dan alacak ve bambaşka bir temaşa başlayacak. Bir neslin daha tanık olduğu Erol Evgin'i izlemek için günlerce bekleyerek yer bulabildiğimiz Plaza Oteli'ndeyiz. Hemen her kuşaktan seveni, dün damgasını vurduğu sahnede bugün de çok özel bir yeri olan Evgin'in özyaşam öyküsü gibi peş peşe sıralanmış bekliyor. Gece yarısı yaklaşırken, sade ve şık kıyafetiyle geliyor; davul, bas gitar ve piyanodan oluşan orkestranın önünde bir baş selamıyla mikrofonu alıyor:"Zincire vurulmuş bir mahkûm gibi..."Alkışlar arasında izleyiciyi selamlarken "20 yıl oldu lokalde müzik yapmayalı. Anılarımızda yer etmiş şarkıları paylaşalım istedim" diyor. Yılları hiç üzerine alınmamış, devam ediyor. Kız Kulesi çizgisindeki Barbaros Bulvarı'nda sıralanmış bina cangılında semaya uzanan bir çatı katındayız. Uzakta sağda Sarayburnu, arkasında sapsarı ışıklarıyla Ayasofya. Ufukta Marmara'nın karaltısı, Ahırkapı açıklarında demirli teknelerin titrek ışıklarıyla yırtılıyor. Solda Ortaköy Camisi mücevher gibi parlıyor. Yanı başında Boğaziçi Köprüsü; mermi gibi otomobil saydıran devasa bir namlu değil bu saatte, iki kıta arasına atılmış ışık selinden bir çelenk. Yerin 21 kat üzerindeki bu "cihannüma"nın dönen pencerelerinden resim gibi geçiyor İstanbul! Çiğdem Talu'nun sözleri, Melih Kibar'ın müziği ve elbette Erol Evgin'in icrasıyla ölümsüzleşen ikinci şarkı başladığında, terk ederken ayak seslerini duymadığımız yıllar sanki birer birer geri gelmeye başlıyor: "Seni düşündüm, dün akşam yine..."O mermer gibi pürüzsüz, kesin sesiyle "İşte öyle bir şey" derken eşlik eden kuşaklar çakışıyor ve salonda omuz omuza bir dalgalanma başlıyor.Sıkı bir tempoda planlanan akış sırasında hemen her şarkıdan sonra sahne yaşamından rengârenk anılar anlatıyor. Kahkahaya boğulan salonu kırıp geçiren anılar ki, burada nakletmek, A'dan Z'ye çok iyi bir "şov" hazırlayan sanatçıya da, izlemeye gideceklere de haksızlık olur.Yine bir Talu-Kibar şarkısı:"Öyle çok sevdim ki seni/Öyle çok ki anlatamam/Bir tek yıla sığdı her şey/Bir tek yıla tüm bir yaşam."Türk müziğinin söz geleneğini anıtlaştıran Talu'nun dizelerindeki yalnızlığa Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Yalnızlığın kadarsın" şiirini okuyarak geçiyor. Ardından "İşte o an bir fırtına kopar..."Bu çok tanıdık dizenin her sözcüğünde tırmandırdığı sesi, yine aynı yerde patlıyor:"... KOPAAAAR!Sanki o an yer yerinden oynar..." Kuşak çakışması Sahneye yıldız yağıyor Kısa bir rock'n roll dansını Erol Büyükburç'un "Altın tasta üzüm var/Benim sende gözüm var"ı izliyor.Ve "Her yerde kar var"la Adamo, "Deniz ve mehtap"la Dario Moreno, "Namus belası"yla Cem Karaca, "Öyle sarhoş olsam ki" ile Tanju Okan, "Bu kalp seni unutur mu"yla Fikret Kızılok, sisli-puslu sesiyle Esmeray ve "Dağlar dağlar"la Barış Manço'yu geçiriyor sahneden.Bu müthiş canlandırma için upuzun bir alkış kopuyor. Başta Adile Naşit olmak üzere "Hisseli Harikalar Kumpanyası" müzikalinin hayatta olmayan isimlerini de anan Evgin, "Bizi belki de yıldızların üzerinden izliyorlar. Yıldızlar yağsın üzerlerine" diyor. Adamo'ya en çok "Gözyaşım dur düşme" derken katılan kalplere söz geçmiyor, buğulanan gözler gizlice siliniyor.Zeki Müren'in "Şimdi uzaklardasın"ı "hep beraber" geleneğine külliyen uyularak icra ediliyor. "Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor", "Canım benim" ve "Hep böyle kal"ın ardından birinci bölüm bitiyor. İkinci bölümde, Fikriye Hanım'ın canından aziz Paşa'sına aşkla söylediği "Manastır'ın ortasında var bir havuz/Dimetoka kızları hepsi de yavuz"dan "İzmir'in kavakları"na türküler, "İspanyol meyhanesi"nden "Elbet bir gün buluşacağız"a şarkılar da var. Ve başlar arkaya doğru çekilirken nedense ani bir ciddiyetle eşlik edilen tangolar:"Seeeeeev-dim bir genç kadını...""Paaa-patya gibisin beyaz ve ince...""İkinci bahar"la dalgalanan salonda "Aaaah bu hayat çekilmez" söylenirken TRT'nin siyah-beyaz ekranı karşısında konu-komşu eğlenilen zamanların kardeşliğine yatay geçiş yapılıyor. Anılar ve şiirler arasındaki 30 şarkının ışığında gölgelerimiz uzuyor. Evgin'in o hiç tozlanmamış sesi yüksek perdesiyle son şarkıya indiğinde, saatler 02.30'u gösteriyor.Aslında bizi söyleyen şarkılara bir kez daha inanıyor, sabaha karşı bir kez daha İstanbul'a karışıyoruz..."Seeen olmasan caaanım!.." dakin@milliyet.com.tr Şarkılar, türküler, tangolar

KEŞFETYENİ
Kanseri yenmişti! Ünlü şarkıcı son halini paylaştı
Kanseri yenmişti! Ünlü şarkıcı son halini paylaştı

Cadde | 24.04.2025 - 10:02

Kanserle mücadelesini kazanan şarkıcı Şimal, eski günlerine kavuşmak için gün sayıyor.

Yazarlar