Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, geçtiğimiz günlerde önemli bir konuya değindi.
Kentsel dönüşümün bir an önce tamamlanmasını istedi.
30 Ekim’deki üzücü depremin üzerinden yaklaşık altı ay geçtiğini, mecliste siyasi partilerin söz konusu düzenleme için kenetlendiğini, ancak alınan kararın hayata geçmediğini kaydeden Aslan, “Artık zaman geçirmeden kenetlenmemiz lazım. Acil güçbirliğine gidilmeli. Uygulama safhası hemen başlamalı. Unutmayalım ki, İzmir’de yıkılan binaların hemen hemen hepsi, 1992-1999 yılları arasında ruhsatlandırılmış ve 1975 yılındaki yönetmeliğe göre yapılmış. Benzer bir depremde aynı acıları tekrar yaşamayalım” diye konuştu.
Elektriği, yolu, suyu olmayan zor şartlardaki arazilerde nitelikli projeleri başarıyla uygulayıp bitirdiklerini söyleyen Aslan, “Gerektiğinde elimizi taşın altına koymaya çekinmeyiz. Biz bu kentin adına yakışır sağlıklı ve planlı gelecek kurmak için güçbirliği yapmaya hazırız” dedi, yerel yöneticilerin dikkatini çekti.
İzmir’deki depremin ardından evleri için yıkım kararı verilen çok sayıda vatandaşın şaşkın olduğunu söyleyen Aslan, “Kişiler kara kara düşünüyor. Dönüşümde nasıl yol izleyeceğini bilemiyor. Devletten alacağı kredi miktarını biliyor, ancak geri ödemede kafaları karışık. Sadece emekli aylığıyla bu işin üstesinden gelemeyeceğini düşünüyor birçok sakin. Hükümetin bu konuda vatandaşa yardımcı olması lazım. Şu anda 0.40 olan faiz oranının daha da aşağı çekilmesi, vade süresinin de en az 20 yıl olması gerekir ki, mülk sahibi ödeme sıkıntısı yaşamasın” diye konuştu.
Aslan’ın dediği gibi, tüm siyasilerin artık bu konuda kenetlenmesi el ele vermesi gerekir.
Vatandaşın bilgilendirilmesi için ne yapılması gerekiyorsa hemen hayata geçirilmeli; az, orta ve çok hasarlı binalar acilen yıkılıp, yerine yenileri inşa edilmeli, tabii ki ada bazında.
Yarın çok geç olmasın, canlarımız yanmasın.
Tüm siyasiler hemen harekete geçsin.
Karşılıklı konuşmadan cesaret mi alınıyor?
İzmir depremini önemsemeyen korkusuz cengaverlerin, jeofizik uzmanı Dr. Oğuz Gündoğdu’nun açıklamalarına kulak vermesini istiyorum.
30 Ekim’deki yıkıcı sarsıntının Sisam merkezli olduğunu yineleyen Gündoğdu, son günlerde görülen depremin düşey değil, doğru atımlı olduğunu söyledi, “Sisam depreminde hemen bütün faylar harekete geçti. Doğru veya düşey atımlı depremlerle enerjilerin çoğu boşaldı. Sadece İzmir fayı hareket etmedi. Kıyıdan boydan boya İzmir yarım adasını geçiyor. Bu faydaki enerjide hiçbir kıpırdanma yok. İzmir fayının hareket göstermemesi deprem beklentisini artırıyor. İzmir’deki faylar İstanbul’daki gibi büyük değil. Olası İzmir depreminin büyüklüğü ile ilgili bir şey diyemem ancak, hasar verici deprem olacağı kesin” dedi.
Gündoğdu’nun bu açıklamasının ardından da Ege Denizi, beşik gibi sallanmaya başladı.
Önce Datça, sonra Sındırgı ve ardından Kuşadası açıklarındaki depremler İzmir’de de hissedildi.
Özellikle kıyı şeridi ilçelerde büyük korku yarattı.
Şimdi, evleri az, orta ve çok hasarlı olan ancak kentsel dönüşüme gitmeye yanaşmayan konut sahiplerine şunu sormak istiyorum.
“Neye güvenerek evinizin sağlam olduğunu düşünüyorsunuz?
Deprem sonrası yapılan testleri neden önemsemi yorsunuz?
Yarın, jeofizik uzmanı Gündoğdu’nun da açıkladığı gibi, İzmir merkezli bir depremde evinizin yıkılmayacağına nasıl emin olabiliyorsunuz?
Konutlarını terk etmeyen kişiler olarak, birbirinizle yaptığınız görüşmelerden cesaret mi alıyorsunuz?
Binamıza bir şey olmaz diye dillendirilen söylemler çoğunlukta olduğu için güven duygusu mu artırıyor?”
Buna benzer daha birçok soru akla geliyor...
Gündoğdu’nun sözlerini önemsemek gerekmez mi?
Yarın olası bir depremde enkaz altında kalırsanız, bunun sorumluluğunu kim üstlenecek?
Birbirinizi gaza getirip, “Binamız sağlam, yapılan test sonuçlarına inanmıyoruz” yorumuyla neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz?
Sizlerle aynı binada oturan, test sonucuna inanmayan ve dönüşüme gitmek isteyenleri neden vebal altında bırakıyorsunuz?
Hiç kimse sağlam evini bırakıp, kiraya çıkmaz...
Şu an boş tuttuğu dairesini de vebal altında kalmak istemediği için ne kiraya verir, ne de satar?
Zaman daralıyor uzmanların açıkladığı gibi.
Kararınızı verin, gecikmeyin.
Evlatlarınızı, geleceğin bilim adamlarını, ülkemizin, kentimizin ileri yıllardaki yöneticilerini düşünün.
Onların istikballeriyle oynamayın.
Unutmayın, son pişmanlık fayda etmez.
Ardından keşkelerle ahlarla vahlarla bir yere varılamayacağını iyi biliyoruz.
Benzer olay Bayraklı’da Rıza Bey Apartmanı’nda da yaşanmıştı. Sonuç, maalesef acı bitmişti.