Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları

William Shakespeare’in çok güzel bir sözü var: “Yaşam üç perdelik bir tiyatro, fakat son perdesi kanlı geçer.” Yerden göğe kadar haklı olduğunu belli yaşlara geldiğiniz zaman, yaşanması gerekenleri yaşadığınız zaman fark ediyorsunuz. Tabii ki çocukluk ve orta yaşta da kendinizle ve çevrenizle ilgili birtakım sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Yalnız tiyatronun üçüncü perdesinde gördüklerinizle, algıladıklarınızla ve yaşadıklarınızla zor bir sürece girdiğinizi gözleyebilirsiniz.

Çocuklukla yaşam bir masal ülkesi
Çocukluğun size verdiği küçük sevinçler, çok küçük şeylerden mutlu olabilme duygusu, sevdiklerinizin etrafınızda olması ve en güzeli çocuk sağlığınız, dünyayı size çok daha güzel gösterir. Eğer duyarlı bir çevrede yetişiyorsanız, olaylarla ve dünyayla ilişkileriniz rengarenktir, yaşamınız her parçasında ayrı bir güzellik barındıran masal ülkesi gibidir.
Herhalde her çocuğun kendine ait bir masal dünyası vardır. Sevinçler ve üzüntüler de çocuk dünyalarında kısa sürelidir. Bir anda değişebilen çocuk yüzleri görürsünüz. Kin, nefret ve intikamla daha tanışmamış olduklarındandır. O dünyalarda sevgi vardır. Çocukluğu doyasıya yaşamak vardır.

Haberin Devamı

Üçüncü perde kayıplarla açılıyor
Gençlik yaşları ise hayatın sorumluluklarıyla, yavaş yavaş üzüntüleriyle tanışma dönemidir. Aşklar vardır, kimi zaman umutsuzlukla biten, boynunuzu eğdiren. Çevrenizi ve ailenizi daha farklı biçimde algılayabilirsiniz. Çünkü çocuk gözleriniz değişimeye başlamış, çevrenizdeki çocuk yüzler kaybolmuştur.
Üçüncü perdeye, kanlı geçen günlere girdiğinizde, yaşamınıza anlam veren iyi ve kötü günlerinizi birlikte yaşadığınız, sevdiğiniz insanların bir bir kaybolmaya başladığını görürsünüz. Her acının da onlarla beraber sizin dünyanızdan çok büyük parçalar kopardığını görürsünüz. Unutmak için, zaman bunun ilacıdır deseniz de çocuk ve gençlik ruhunuzun bu acılarla donatıldığını görürsünüz.

Uzun ömür, ama sağlıklı
Rahmetli annemin de rahmetli babamın da kardeşimin de ölümünde bunları yaşadım. Benim için kanlı dönem bu kayıplarla başladı. Annem de babam da hastalıklarının son dönemlerinde artık birilerine muhtaç hale gelmişti. Yaşam kaliteleri giderek düşmüştü. Bir yerden bir yere yürümek için dahi başkalarından destek alıyorlardı. Onlar için bu yaşam şeklinin ne kadar ağır olduğunu bir hekim olarak, bir evlat olarak gözlemliyordum. Ölümün daha iyi olduğunu düşündüklerini bakışlarında görüyordum.
Akıl sağlıkları tam yerindeydi. Fakat bedenler yorulmuştu, hastalıklarla hırpalanmıştı. Her ikisinin de başkalarına muhtaç olarak devam ettirebilecekleri yaşam, kabul edemeyecekleri bir süreçti. Hatta annemin “Azrail’e Rica” diye yazdığı dizelerinde bunu kolayca anlamak mümkün.
Canımı alırsın bilirim melek / Aciz, taciz edip ele düşürme / Aklımı başımdan almadan felek / Beni suç işletip dile düşürme / Bilirim borcum var sana bir nefes / Dünya bir serüven, has yerinde kes / Sevilir durumda bıkmadan herkes / İtilir, atılır hale düşürme...

Haberin Devamı

Akıl sağlığı en önemlisi
O açıdan Tanrı’dan uzun bir ömür istemek, sağlığın da beraberinde olmasıyla anlam kazanır. Biz meslek olarak hastalarımızda binlerce dramı gördüğümüz ve çoğu kez de onların yaşadıklarını, ağrılarını, sızılarını, nefes almakta çektikleri güçlükleri, bir bardak suyu dahi içemeyecek duruma geldiklerinde yaşadıklarını onlarla birlikte hissettiğimiz için ruhlarında ne büyük fırtınalar koptuğunu biliriz. Çoğu kez de onlarla birlikte yaşarız.
Hasta ve muhtaç iken sizden bir bir kopan sevdiklerinizi görmek insan için küçük ölümlerdir.
Akıl sağlığı bana göre bu sağlık sorunlarında en önemli yeri işgal eder. Çok yaşlanmış fakat akıl sağlığı yerinde hastaları gördüğüm zaman bu benim için - tüm hekimler için - ayrıca sağlık çalışanları için bir mutluluktur. Çünkü hastamızla kurduğumuz hekim - hasta ilişkisinde akıl en ön planda yerini alır. Hasta sizin gözünüzün içine bakar. Davranışlarınızdan, kullandığınız sözcüklerden kendi için sonuçlar çıkarır. Hastalığının gidişini sizin yüz ifadenizde arar. Onun için tüm hekimler ve sağlık çalışanları, hastalardan sevgi sözcüklerini, sevgi dolu bakışlarını esirgemesin. Bir gün kendilerinin de bu sözcüklere, bu bakışlara muhtaç olabileceğini gözardı etmesinler.
Şunun iyi bilinmesi gerekir ki, her insanın sevgiye ihtiyacı vardır. Fakat hasta olanların çok daha fazla. Arkadaşım ve gazetedeki köşe komşum Dr. Hasan İnsel’e sordum. “Uzun ömür mü, kaliteli yaşam mı?” Cevabı: “Kaliteli yaşamı içinde barındıran uzun ömür” oldu. Tüm insanlar için dileğim bu.