Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları

Anadolu’da güzel bir deyim vardır: “İnsan yüzü vücudun aynasıdır.” Dolaşan bu aynalara bakıyorum. Onlarda giderek sevgi ve şefkati de yok olan insan yüzleri görüyorum. Bana mı öyle geliyor?
Böyle bir topluma “ruh sağlığı iyidir” diyebilir miyiz? Ruh sağlığı iyi olmayan bir toplumun genel sağlığının iyi olduğundan söz edebilir miyiz? Ne oldu bu insanlara?
Olaya ekonomik olarak bakmak istiyorum. Cevabını bulamıyorum. Çünkü bu insanlar ekonomik olarak daha yoksul olduğumuz günlerde dahi böyle değillerdi. Selamlar daha sıcaktı. Kimse bir diğerinden tedirgin olmuyordu. Acımasız hiç değillerdi. Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardı. Herhalde Nescafe’nin hiç hatırı yok!

Haberin Devamı

LİDERLERİN DE SUÇU VAR
İnsanlar kendi yaşantıları içinde mutluydu. Toplumsal olarak depresyona girmemişlerdi. Burada toplum önderlerinin büyük suçu var diye düşünüyorum. Çünkü kavga artık onlar için değişmeyen bir davranış biçimi oldu.
Küçük aileleri düşünün. Genellikle onlar içindeki kavga ve dargınlıklar geçim derdinden olurdu. Günümüzde onun yerini aile içi şiddet, aile içi öldürmeler ve intiharlar aldı. Günümüzün modası domuz gribinden daha hızlı yayılıyor. Bu davranış biçimleri domuz gribinden daha da tehlikeli.
Aile bireyleri kendilerine ayrı dünyalar kuruyor. Son zamanlarda siyasilerin sıkça kullandığı bir ifade var: “Aynı geminin içindeyiz, batarsak birlikte batarız.” O halde gemiyi kayalıklara sürmenin bir alemi var mı?
Eskiden küçük şeylerden bile mutlu olan insanlar yaşardı bu topraklarda. Birbirlerine kapıları açık, sofraları açık, yürekleri açık. Bu kapıları o veya bu nedenle kapama hakkını kim veya kimler kendinde buluyor? İnsanlarımızın doğalarını, duygularını kimler ve neden bozmaya çalışıyor? Kin ve nefret tohumlarının bir de genetiğini değiştirerek, bu kısa ömürleri yaşanmaz hale getiriyorlar.

DİZİLER?BİZE?NELER?ÖĞRETİYOR?
Burada televizyondaki dizi ve yarışmaların da hakkını yememek lazım. Toplumdaki bozulmaya önderlik ettikleri, aile ve insan yapılarında yarattıkları depremler, toplumu farkına vararak veya varmayarak kin ve nefret kusacak hale getirdikleri için. TV dizileri ve amaç dışı kullanılan internet arasında sıkışmış bir toplumdan hangi güzellikleri, hangi sevgileri, hangi erdemli davranışları bekleyebilirsiniz?
2005’te rahmetli annem Hatice Alptekin’e yazdığı “Ters Akıyordu Volga” kitabıyla ilgili bir televizyon kanalı söyleşiye gelmişti. Anneme şunu sordular: “Çocukları çok seviyorsunuz. Onlarla ilgili şiirleriniz var. Çocuklara iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?”
Annemin cevabı şu oldu: “Çocuklara herhangi bir iletim yok. Onların anne ve babalarına seslenmek istiyorum, lütfen, çocuklarını duygu hamuru ile yoğursunlar.”
Bugün o söylemin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Duygudan ve sevgiden, bilimden ve gerçek eğitimden yoksun çocuklar yetiştiriyoruz. Aklı, sağduyusu, insana dair erdemleri yok olmuş bir dünyaya doğru sürükleniyoruz. Terminatörler (yok ediciler) yaratıyoruz. Ve çocuklarımızın oyuncakları bunlar oluyor. Her alanda yok etmek bu çocuklara haz verir duruma geliyor.
Yok etmeden de yaşamanın mümkün olduğu günler gelecek. Sabrım ve direncim var. Fakat ömrümün buna yetip yetmeyeceğini bilmiyorum.