Sıcak, soğuk veya normal ısının tedavide kullanılmasının tarihini saptamak mümkün değildir. İnsanoğlunun ilk bilinçlenmesiyle aynı yaşta olduğunu söylemek doğru olmaz. Demek ki insan varolduğundan beri bu uygulamalar yapılmaktadır. Soğuk banyonun insana zindelik verdiğini, ayrıca böbrek ve safra kesesi koliklerinde sıcak uygulamayla kısmen sonuç alındığı bilinmektedir.
Modern tıpla birlikte sıcak ve soğuk uygulama enerji türleri daha bilinçli kullanılmaya başlanmıştır. İnsan sıcak kanlı bir organizmadır. Bundan da şu anlaşılır; vücut ısısı sabittir, mevsimlere ve çevre ısısına göre değişmez. Vücutta bir taraftan ısı üretilirken diğer taraftan ısı kaybedilerek ısının sabit kalması sağlanır.
Isı dengesi üç sistemde sağlanır. Organizmanın enerji kaynağı yani yakıtları karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerdir. Egzersiz sırasında bunların yakılmasıyla elde edilen kimyasal enerjinin yüzde 22’si işe dönüşürken yüzde 78’i ısıya dönüşür. İsteyerek veya istemeyerek üretilen ısının fazlası vazomotor kontrol ve terleme yoluyla dışarı atılır. Vücut ısısının normal sınırlarda veya sabit kalması ısı üretimi ve ısı kaybının çeşitli yollardan kontrol edilmesine bağlıdır. Üretilen ısı kaybedilmediği veya bunu düzenleyen sistem herhangi bir nedenle bozulduğu takdirde vücut ısısı aşırı derecede artabilir. 41 oC’den sonra sıcak şoku veya beyin dokusunda bozulmalar görülebilir. 45 oC’de ise hücre yaşamı sona erer. İstirahat sırasında en fazla ısı üretimi iç organlarda özellikle karaciğerdedir (Yüzde 56).
Deriden sıvı kaybı
Egzersiz sırasında üretilen ısının yüzde 90’ı kas aktivitesine aittir. Isı kaybında en önemli organ deridir. Deriden birçok şekilde ısı kaybedilir. Ayrıca idrar ve büyük abdest ile de ısı kaybedilir.
Çevre ısısı 28 oC’nin altında ise vazokontriksiyon (damarların daralması) olur. Bu ısıda deride kan dolaşımı da minimal düzeydedir ve çevreden fazla etkilenmez. 30 oC’den sonra terleme başlar ve ısı yükseldikçe artar. Genel olarak dokuların ısı kazanımı ve kaybının miktar ve oranı şöyle özetlenebilir.
* Isı kaynağının ısıtma derecesi ve uygulama süresi
* Derinin yansıtma ve absorbe etme özelliği
* Vücut içi ve deri ısısı arasındaki fark genellikle 5 - 10 oC arasında değişir.
* Deri altı su ve yağ kitlesi
* Vazomotor sistemlerde ısıyı sabit tutan sistem (damarların genişlemesi veya daralması)
* Kalp, solunum ve boşaltım sistemlerinin işlevi
* Çevre ısısı ve nem oluşumu
* Yaş, cins, beslenme, egzersiz, vücudun su oranı ve hastalıklar gibi bireysel durumlar
Bir bölümü derine iner
Sıcağın fizyolojik etkileri, fizik tedavi açısından önemli olan ısının yüzeysel uygulanışıyla ortaya çıkan fizyolojik etkilerdir. Isının fizyolojik etkileri ise kaynağı ne olursa olsun aynıdır. Ancak ısının derindeki dokuları etkileyebilme ve şiddeti kullanılan ısı kaynağı ile ilgilidir.
Bir vücut bölgesine uygulanan sıcak, asıl etkisini uygulama bölgesinde göstermekle birlikte ısının bir kısmı vücut derinliklerine ve uzak bölgelere taşınır. Sıcağın başlıca etkileri damarlarda genişleme, metabolizmada artma, kas spazmı ve ağrıda azalmadır.
O bölgelerde kanlanma arttığı zaman ona paralel kas spazmı ve ağrıda azalma görülür. Damarların genişlemesinde kan akımının artmasıyla hasarlı dokuların iyileşmesi ve yenilenmesini kolaylaştırır. Dokulara bol oksijen taşınır. Metabolik artıklar bölgeden uzaklaştırılır.
Kalıcı esneklik olmaz
Yine ısının metabolizma hızını artırma etkisi vardır. Ayrıca dokular ısıtıldığında uzama yetenekleri artar. Özellikle kas dokusunda ısı ortadan kalktığında önceki durumlarına dönerler. Kalıcı bir esneklik, kalıcı bir uzama olmaz. Sıcak uygulamaları ile yüklenme yapılırsa kalıcı uzama görülebilir.
Sıcak tedavisinin genel etkilerine gelince; vücut ısısının normal sınırların üstüne çıkmasına hipertermi denir. Ateşli hastalıklar, aşırı bedensel faaliyetler, sıcak uygulama veya yüksek çevre ısısı hipertermiye yol açar.
Yükselmiş vücut ısısını normal sınırlara getirmek için vücuttaki ısı ayarlama sistemi (termoregülasyon) faaliyete geçerek dokuların ve organların yüksek ısının zararlarından korunması sağlanır.
Bu fizyolojik etkilerin en önemlisi deri yoluyla buharlaşmanın artmasıdır. Çevre ısısı deri ısısının üzerine çıktığı zaman terleme başlar ve vücuttan ısı atımı artar.
Aşırı sıcaklara vücut nasıl tepki verir?
Sıcak iklimde 7 - 10 gün içinde ellerde ve ayaklarda şişmeler görülür. Buna “sıcak ödemi” denir. Uzun süre ayakta kalmakla bu ödem artar. Fazla sıcakta ortaya çıkan isilik, ter kanallarının tıkanmasıyla oluşur.
Aşırı terleme sonucu su ve tuz kaybı da görülür. Buna bağlı olarak da kas krampları görülebilir.
Sıcak çarpması dediğimiz olayda ise baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, kusma, taşikardi ve hipotansiyon (tansiyon düşmesi) görülür.
Vücut ısısının 40 oC’yi geçtiği durumlarda aktif su ve tuz tedavisi gerekebilir. Sıcak çarpması vücut ısısının hızlı bir şekilde yükselmesi sonucu şiddetli nörolojik bozukluklarla birlikte görülen bir sendromdur. Bazen ani su kaybı dahi görülebilir.
Sıcakların arttığı bugünlerde insanlarımızın dikkatli olması gerekmektedir. Çünkü terlemeyle kaybedilen vücut suyu dışarıdan alınan su ile aynı değildir. Vücuttan kaybedilen suyla bozulan elektrolit dengesini normal su alarak yerine koyamazsınız. Tedavi gerektirecek durumlar oluşabilir.
KAYNAK: CİHAT ŞENTÜRK- RAMAZAN AKŞİT