Münster Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada 150 skolyozlu öğrenciden 100’ü okuldaki sportif faaliyetlere devam etti, 50’siyse bu etkinliklerden uzak durdu. İki grup karşılaştırıldığında aralarında açı artışı konusunda bir fark gözlenmedi.
Özellikle basketbol, voleybol gibi kasları dengesiz çalıştıran sporların ya da bisiklet ve ata binme gibi öne eğilerek yapılan aktivitelerin skolyozu artırabileceği öne sürülüyor. Yelken ve yüzme gibi omurganın genişlemesine yol açan sporlarsa hastalara tavsiye ediliyor.
Yaş ilişkisi
Kas ağrıları, skolyozlu hastaların en çok muzdarip oldukları durumlardan. Ancak skolyoz açısıyla ağrı düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yok. Yani 100 derecelik omurga eğriliği olan bir hastada çok az ağrı olabilirken 45 derece eğriliği olan 55 yaşındaki kişide çok daha fazla ağrı olabilir. Yani ağrıların yaşla da ilgisi var. Skolyozlu hastaların bazıları kalp ve akciğer sorunlarına aday olabilir. 90 derecenin altındaki skolyozlarda genel olarak kalp ve akciğeri etkileyecek sorunlar ortaya çıkmaz. Ama skolyoz var olan bu hastalıkları ağırlaştırabilir.
Hamilelik süreci
Skolyozlu hastaların kafasına takılan sorular arasında, ileride kemik erimesinin (osteoporoz) gelişip gelişmeyeceği ve kadınlarda hamilelik sürecinin nasıl etkileneceği var. Hamileliğin skolyozu etkilemediği biliniyor. Bunun yanı sıra bazı çalışmalarda 23 yaş altındaki hamileliğin skolyoz açısını artırabildiği gözlem- lendi. Bu sebeple skolyozlu hastalara 30 yaşından sonra hamile kalmaları tavsiye edilmiyor. Yapılan ameliyatların da hamilelik sürecini etkileme- dikleri belirtiliyor.
Kemik erimesinin skolyozda artacağıyla ilgili bilimsel bir kanıt yok. Ancak dolaylı yoldan bir etkileşim olabilir. Bu etkileşim, omurganın daha hızlı dejenere olması ve hareketsizlik sonucu osteoporoz riskinin artmasıyla bağdaştırılabilir.
Psikolojik destek
Skolyoz tedavisinde psikolojik destek de önemli. Günümüzde gençler dış görünüşlerine eskisinden daha fazla dikkat ediyor ve bu görünüşü bozabilecek hastalıklar, depresyon, sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklara yol açabiliyor. Ayrıca bu hastaların tanıya verdikleri tepki de çok farklı oluyor.
Kimi hasta yıkılırken, kimi de düzelebileceğine inanıyor. Bir çalışmada skolyozlu erkeklerin kızlara göre daha çabuk depresyona girdikleri ve özgüvenlerini kaybettikleri saptandı. Sonuçta skolyoz, “Hastalık yoktur, hasta vardır” tezini en iyi kanıtlayan rahatsızlıklar arasında. Bu nedenle kişiye özel çözümler geliştirilmeli ve bu çözümler sırasında hastanın tüm özellikleri dikkate alınmalı.