Her geçen gün dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik şartlar insanların kendi vücutlarına fiziksel, biyolojik, psikolojik daha çok yüklenmelerine neden oluyor. Farkına varmadan kapasitelerimizin daha üstüne çıkarak birçok organımızın da bundan etkilenmesine sebep oluyoruz. Her zaman bir telaş, bir korku içindeyiz. İşimizi kaybetme korkusu, yarın korkusu, tüm çalışanların hissettiği ve yaşadığı duygulardır. Bu duyguların organlarımızda ayrıca vücudun genelinde yaptığı tahribatları çoğu kez göremiyoruz veya algılayamıyoruz.
Önce ruh sağlığı
Ben her işi yaparım, her şeyin sorumluluğunu alırım, her yükü taşırım veya her şeyin üstesinden gelirim düşüncesinin çoğu kez sağlığınızın aleyhinde olduğunu söyleyebilirim. Günde dört saat uyku bana yetiyor diyen insanlara da şaşırıyorum. Halbuki bu normal bir vücutta sekiz saattir. Vücudu dört saat uykuya şartlamak ona farklı yükler getirmektedir. Bu yüklerin acısı da sonradan çekilmektedir. Hep daha fazlası için Allah’ın bize bağışladığı bu yapıyı hırpalama hakkına sahip değiliz. Kendimize ayırabileceğimiz zamanlarımız olmalı. Sevgilere, dostluklara...
Günümüz dünyasında bunlar giderek yok oluyor. İnsan ilişkilerinde büyük bir çürüme gözleniyor. Sevgi ve kardeşlik duygularının yerini ölüm ve düşmanlık duyguları almaya başladı.
Öğrencilerin eğitimlerindeki durum da ayrıca içler acısı. Hepsi yarış atları gibi yetiştiriliyorlar, sevgisiz ve duygusuz. Ve aileleri de hipodromda bazen de onların yanında bu yarışı izliyorlar, yarışın nerede biteceğini bilmeden. Böylece ruh sağlığı ve beden sağlığı bozulmuş insanlar yetiştiriyoruz. Sosyal ve manevi değerleri bir kenara atılmış sağlıksız kuşaklar yetiştiriyoruz. Hep biri birini geçerek veya birbirinin sırtına binerek yükselecek değerler yaratmaya çalışıyoruz ve sonunda da böyle olmadığını görüyoruz.
Afrika’da maymun avı
Şaşıracaksınız ama size, Afrika’da eskiden yapılan maymun avından bahsetmek istiyorum. Afrika’da maymunları avlarken ağaçlarda maymunun eli gireceği kadar bir kovuk açıp içine de tuz koyarlarmış. Maymun da tuzu çok sevdiği için elini kavuğa sokup tuzu avuçlarmış. Avucunda tuz olduğu için elini kavuktan çıkaramazmış. Ve maymun aklı da o tuzu tekrar yerine bırakıp kendini kurtarmayı düşünemezmiş. Sonunda da kolayca avlanırlarmış.
Şimdi bizlerin elindeki tuzu o kavuğa bırakamayan hatta daha da fazlasını isteyen bu canlıdan ne farkımız var diye düşünüyorum.
Hepimiz sağlığımızı tehdit ve bazen de canımızı tehdit eden elimizle topladığımız mal, mülk ve diğer şeylerden vazgeçmemek uğruna birer av olduğumuzun farkında mıyız? Kendimizi yok ettiğimizin farkında mıyız? Hayır, değiliz.
Halbuki vücudun bizden istediği uygun gıdaları alabilsek, normal uykumuzu uyuyabilsek, dinlenmemiz gerektiğinde dinlenebilsek, ihtiraslarımızı dizginleyebilsek ve insan ömrünün en çok 100 yıl olduğunu bilsek, bu servetlerin ve kazanılan paraların sonsuza kadar kalmayacağının farkında olsak, insan ve doğa sevgisine zaman ayırsak, ruh zenginliği öncelikli zenginliğimiz olsa, barış ve dostluk dilimizden düşürmediğimiz ve yaşattığımız mesajlarımız olsa, daha güzel bir dünyanın kurulmasına katkılarımızın çok daha fazla olacağı görüşündeyim.
UMUTLAR
Umut ilacıdır hastalıkların
Yarınlar bir başka sağlık getirir
Toprağı yeşerten o her baharın
Meltemi şifalar alır getirir
Yeter ki siz sabırlı olun
Tanrı sever isyan etmeyen kulun
Sizi rahatlatan bu doğru yolun
Tabibi ilacı alıp getirir
Hoşgörü irade elinde iken
Sürünme, yerlere ekip de diken
Giyineyim diye esvap ipekten
İhtiras kefeni alıp getirir
HATİCE ALPTEKİN