Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul Tıp Fakültesi’nde fizik tedavide ihtisas yaptığım yıllar, sene 1979. Safiye Ayla boyun sorunları yaşıyor, benim de hastam. Safiye Hanım’ın muayenesi ve tedavisi bittikten sonra ona odamda kahve ikram etmek istedim. O da kabul etti. Kahvesini içerken Safiye Hanım’dan izin istedim.
“Bu arada bir hasta alabilir miyim?” dedim.
“Elbette ki” dedi.
Hastayı aldım, onun yanında muayene ediyorum. Şişmanca bir hanım ve dizlerinde sorunları vardı. Safiye Hanım da dikkatle bizi izliyordu. Muayene bittikten sonra hastaya dizlerinde diz romatizması olduğunu söyledim. Kilo almaması gerektiğini, hatta şimdiki kilosundan da 10-15 kilo vermesinin doğru olacağını, çünkü bu dizlerin bu kiloyu taşımakta güçlük çektiğini anlatıyordum. Sessizce kahvesini içen Safiye Hanım büyük bir nezaketle benden izin istedi.
“Bir şeyler söyleyebilir miyim” dedi. Ben ne söyleyecek diye merak ediyordum. Acaba onun yanında hasta bakmakla hata mı etmiştim?
Safiye Hanım söze başladı.
“Doktor Bey, ben Halepliyim. Benim ailem de benim gibi hep zayıftı ve de esmerdi. Bir ara daha güzelleşeyim diye kilo almaya çalıştım. Bir türlü beceremedim. Hep böyle zayıf kaldım.”
“Biliyorsunuz Çinliler çekik gözlüdür. Amerikalılar uzun bacaklıdır. Bizim kadınlarımız da biraz kiloludur, kalçası vardır, göğüsleri vardır...” diye anlatmaya başladı.
Anlattıklarının hepsi tutarlı ve bilimseldi. Büyük sanatçı beni incitmeden bana genetik dersi veriyordu. Sonra düşündüm. Atatürk’ün sofrasında bulunan, ona şarkılar söyleyen böyle büyük bir sanatçının ağzından çıkan doğrulardı anlattıkları. Sonunda belki de biraz üzüldüğümü düşünerek.
“Size bir şarkı söyleyeyim” dedi. O muhteşem “Ah Bu Gönül Şarkıları” nı söyledi. Nur içinde yat, büyük sanatçı.


Hastalıkta duygusallık
İnsanların en çok duygusal olduğu dönemlerden biri de hasta oldukları zamanlardır. Bunu bazı hastalar hissettirir, bazıları hissettirmemeye çalışır. Genelde ilgi beklerler. Bu bazen bir doktorun ilgisi, bazen hemşirenin, bazen de bir hizmetlinin...
Öncelikle bekledikleri ailenin ve yakın çevresinin ilgisidir, şefkatidir. Hastalığın iyileşme sürecini pozitif etkileyen bu davranışlardan bir insan olarak kaçınmamamız lazım. Çünkü bir gün siz de hasta olabilirsiniz. İlaç kadar etkili şefkatli bir yaklaşım, küçük bir tebessüm ihtiyacını hissedebilirsiniz. İnsanın bu davranışları ta çocukluk döneminde başlar. Çocuklar hasta olduklarında “anne, anne” diye ağlarlar. Ben “baba, baba” diye ağlayanını görmedim. Çünkü fizyolojik olarak anne ile çocuk arasında büyük bir bağ vardır, en zor anlarında sığındığı limanıdır. Baba ise yaşam savaşındaki kahramanıdır. 

Ziyaretçi bekleyen hasta
Bayramlar hasta olanın kendini garip, yalnız ve mutsuz hissettiği anlardır. Özellikle böyle günlerde hastaların hatırlanması, ziyaret edilmeleri insani bir görev ve şarttır.
Hayatımın büyük kısmı hastanelerde geçtiği için kapılara bakıp gelecek bir ziyaretçiyi arayan hasta gözlerini çok iyi tanırım. Veya evlerinden çıkamayanlar için çalan bir kapı zilinin getireceği mutluluk ve iyilikleri hasta insanlardan esirgenmeyeceğini düşünürüm. Onların sağlıklarını bir doktor gibi etkileyeceğini bilirim. Yine düşünürüm ki, bu toplum eski sevgi ve saygı değerlerini yitirmekte. Bayramlar bunların yaşatılması için fırsatlardır. Bu fırsatlar da insanlar içindir. Tabii ki kullanabilenlere...
Öfkesiz, kavgasız bir ülke özlemiyle bayramınız kutlu olsun.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.


DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI