Uzun yıllar psikolojik faktörlerin fiziki bir takım hastalıkları doğurduğuna inanılmıştır. Değişik yerlerde hipertansiyon, kolit hatta kanser tamamen psikolojik travmalar sonucunda var olduğuna inanılmış hastalıklardır. Çağdaş tıpta bu görüş terk edilmiş ve psikolojik faktörlerin genetik, çevresel ve başka etkilerle ortaya çıkabildiği kabul görmüş, psikolojik etkilerin de bunları olumlu ya da olumsuz etkilediği tespit edilmiştir.
Psikolojik faktörlerin rolü
Bu konunun tartışıldığı her yerde Tip A davranışı öne çıkar. Bu davranış biçiminde hınç, rekabete yönelim, başarı hırsı, kişinin telaşı belirgindir. Bu özellikleri olan kişilerde ek olarak hipertansiyon, sigara içme ve şeker hastalığının eklenmesi geçirilmekte olan hastalığı olumsuz yönde etkiler. Bu özeliklerin rehabilitasyon sürecinde sorun çıkardığı en belirgin hastalık kalpte oluşan ‘miyokard enfarktüsü’dür. Tip A davranışı özeliklerinin bu hastalığı olumsuz yönde etkilediği kesindir.
Araştırmalar stres ve matemin ardından yakın akrabalar arasında artmış olan ölüm oranını işaret etmekle birlikte buradaki olay da tam olarak anlaşılmamıştır. Benzer bir belirsizlik kanser ile depresyon arasında da vardır. Depresyonunun bağışıklık sistemini değiştirerek kansere yatkın kişiyi olumsuz yönde etkilediği öne sürülmektedir. Bunun yanı sıra değişik madde ve alışkanlıklar psikolojik olmayan riskleri artırmakta en önemlisi tedavi ve rehabilitasyondaki uyumu bozmaktadır.
Uyum bozuklukları
Psikolojik ve sosyal etkenler hastalıkların gidiş, tedavi ve rehabilitasyonunu etkilemekte yatış süresini ve hasta giderlerini artırmaktadır. Rahatsızlığın ağırlığıyla doğru orantılı olmak üzere bedeni ilgilendiren her hastalıkta en önemlisi kişide ortaya çıkan fiziksel kısıtlanma sonucu psikolojik belirtiler görülür. Ortaya çıkan belirtiler hafif psikolojik sınırların ötesine taşabilir. Genel bir huzursuzluktan depresyona, psikolojik bozukluklara kadar uzanabilir. Bu değişkenlik bizim mutsuzluğun nerede bitip ruhsal sorunların nerede başladığını bilmemizi güçleştirebilir. Hastanın daha önce var olan ruhsal rahatsızlığının fiziki rahatsızlıkla paralel tedavisi gerekebilir.
Rehabilitasyon gerektiren hastalarda akut dönemde ağır bir üzüntü, öfke, sıklıkla karşı çıkma ve tedavi ekibi ile pazarlık görülebilir. Uyum bozukluğu söz konusu olduğunda zaman en iyi ilaçtır.
Çoğu hastada var olan belirtiler zaman içinde kaybolabilir. Bu hastalara ilaç verilmesi gerekmeyebilir. Hasta bu dönemlerde tedavi edenlerden anlayış ve sempati bekleyebilir, bu da hakkıdır.
Bütün fiziki hastalıklar potansiyel olarak ruhsal bozukluğa yol açabilir. Özellikle romatoid artrit başta olmak üzere ağrılı kas ve iskelet bozuklukları, bacak ve kol kesilmesi ve tümörlere bağlı sorunlar depresyona neden olabilir. Bazı hastalarda depresyon asıl hastalığı bastırabilir. Geçmişinde depresyon olanlarda bu daha da ağır seyredebilir.
Belirtiler nedir?
Hastalarda hiçbir şeyden zevk almama, azalmış dikkat ve dikkati yoğunlaştıramama, suçluluk ve değersizlik düşünceleri, kendine saygıda azalma, enerji azalması sonucu yorgunluk ve aktivite azalması dikkati çeken belirtiler arasındadır. İştah ve kilo kaybı, kabızlık, uyku bozuklukları, erkekse seksüel güçte azalma, kadınsa adet görmeme oluşabilir. Umutsuzluk yaşamın değersiz olduğu düşüncesine dönüştüğü zaman intihar eğilimleri ortaya çıkar. Belirtinin iki hafta boyunca var olması teşhisi kolaylaştırır. Bu noktada ruh ve sinir hastalığı uzmanlarının devreye girmesi gerekebilir. Bazen ilaçlara bağlı depresyon da ortaya çıkabilir. Bu da ilaç kesildiği zaman düzelir. Depresyon belirtileri devam ediyorsa anti-depresif ilaçlar kullanılmaya devam edilir. Yatan hastalarda depresyon belirtileri daha sık görülür.