Her gün gazetelerde, dergilerde internetten alınmış sağlık haberleriyle karşılaşıyoruz. Bu haberlerin bir kısmı doğru, büyük bir kısmı yanlış. Dolayısıyla sağlıkta bilgi kirliliği oluşmakta ve insanlar yanlış bilgilerle beyinlerini doldurmakta. Ona göre beslenmekte, ona göre diyet yapmakta, ona göre hastalıklarına çare aramakta...
Bu bilgilerin doğru olarak yorumlanabilmesi için insan vücudunu bilen, insan vücudundaki organ ilişkilerini, organ fonksiyonlarını, biyokimyasal değişimleri, elektrolit dengelerini takip edebilecek kadar eğitimli ve donanımlı hekimler gereklidir.
Suyun fazlası bile zehir
Vücuda çok yararlıdır diye düşündüğümüz örneğin kayısı ve muz bol miktarda potasyum içerdikleri için bazı kalp hastalarında bunları kullanamayız. Çünkü kalp için kandaki potasyum dengeleri önemlidir. Yine bol karbonhidratlı meyveleri şeker hastalarında günlük diyetlerinin üstünde veremeyiz. Vitamin fazla kullanımının bile Hipervitaminoz denilen hastalıklara yol açtığını düşünürsek vitaminlerinde vücudun ihtiyacına göre hekim kontrolünde yeterli oranda kullanılması gerekir. Vitamin eksiklikleri de Avitaminoz denilen hastalıklara yol açar.
Rahmetli bir hocamız suyun dahi fazlasının zehir olduğunu söyleyerek bizlere bu konularda uyarı ve sınırlamalar getirmişti.
Ayrıca kullandığımız besinlerin ve gıdaların organik olmasına, katkısız olmasına dikkat etmeliyiz.
Kurtlu meyvelerimizi istiyoruz
Yıllar önce Almanya’da kadınlar bir yürüyüş düzenlediler. Nedeni yedikleri meyvelerdeki hormon ve kimyasallara isyanlarıydı çünkü yedikleri meyvelerdeki hormon ve kimyasallar anne sütünde çıkıyordu. Sloganları ise “Biz kurtlu meyvelerimizi istiyoruz” idi. Çünkü meyvelerde kurt dahi yaşayamıyorsa onun insan için ne kadar besin değeri olabilirdi?
Günümüzde doğayı organik tarım yapılacak halden çıkardık. Düşünün ki elektrik enerjisinin olduğu yerde dahi organik tarımdan bahsetmek çok zor. Toprakları kirlettik, doğanın dengesini bozduk. Birçok suyu tarımda kullanılamaz hale getirdik.
Ayrıca kesilip yenilen büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarla ilgili bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim. Hayvan kesileceğini fark ediyor, o korkuya bağlı olarak kaslarında laktik asit denilen zehir birikiyor. Biz de taze kesilmiş bu hayvanların etini yediğimizde bu laktik asidi vücudumuza alıyoruz ve kendimize zarar veriyoruz. Onun için etin mutlaka dinlenmesi gerekir.
En iyi balık taze olandır
Kaslarda laktik asit biriktiğinde ayrıca yorgunluğa yol açar. Yine internette ve halk arasında bir gün tavuk eti, bir gün dana eti, başka bir gün kuzu eti veya balık yiyin diye beynimiz dolduruluyor. Burada da yine insan vücudu ve sindirim sistemi devreye girer. Kendi değerlendirmesiyle süzgeçlerinden geçirdikten sonra doğrunun ne olduğunu size söyler. Yeter ki onu anlayabilin.
Vücut balık etinde bir sorun çıkarmıyor, şayet balık tazeyse. Zaten taze olmayan balık zehir etkisi gösterir. Bazen sorarlar; “En iyi balık hangisi?” diye... En iyi balık türü ve cinsi ne olursa olsun taze olanıdır. Balığı yerken de yetiştiği ve bulunduğu yere göre ağır metaller içermemesine dikkat etmek gerekir. Şayet içeriyorsa bu durumda da metal zehirlenmeleriyle karşı karşıya kalırız.
Şarlatanlığın sonu yok
Günümüzde şarlatanlar ve dolandırıcılar özellikle insan sağlığında teknolojiyi kullanmaya başladılar. Bu bağlamda interneti de kötü amaçları için kullanıyorlar. Yüz kişiden biri bile inansa yeter. Birisi çıkıyor “Ben pankreas kanserlerini tedavi ediyorum” diyor. Karşılığı sekiz bin dolar. Bir diğeri “Ben bel fıtığı, boyun fıtığını tedavi ediyorum” diyor. Ücreti şu kadar...
Tıp mesleğiyle ilgisi olmayan kişiler, hiçbir bilimsellikleri, hiçbir dayanakları, hiçbir kariyerleri olmadan insanların zihinlerini karıştırıyorlar. Bazen de bu tip şarlatanlıklarının altına saygınlığı olan bir bilim adamının adını koyabiliyorlar, inandırıcı olmak adına.
Bunları da internet siteleri vasıtasıyla diğer insanlarla paylaşıyorlar, insanları yanlışın içine çekiyorlar.
Bu o kadar utanç verici hale geldi ki, bazı firmalar özelliklede bir diğer rakip firmayı karalamak için uğraşı alanları içindeki gıdalarla ilgili yanlış bilgileri insanlara iletiyorlar. Bunun adına da rekabet diyorlar.
Onun için insanlar internetteki bu bilgileri alıp uygulayacakları zaman çok dikkatli olmalı ve bir yanlışın parçası olmamaya çalışmalılar. Konuyla ilgili bilimselliği ve inandırıcılığı olan kişilere başvurmalılar.
Doğru bilgileri de aynen doğa gibi bozuyoruz. Zamanla doğa kirliliği gibi bilgi kirliliği de oluşacaktır. Bir süre sonra doğayı nasıl şimdiki gibi temizlenemeye-cek hale getirdiysek bilgilerimizi de, doğru düşüncelerimizi de artık onarılamayacak noktaya taşıyacağız.
Geleceğin dünyasını doğası kirli, bilgileri kirli, giderek insanlığını da kirletecek hale getirmeyelim.
Özellikle yaşadığımız bu ülke dünyanın en güzel ülkesi ve coğrafyası.
Buradaki güzellikleri; güneşini, çiçeğini, tarlasını, denizini, kuşunu, balığını, dostluğunu, örfünü, adetlerini, sevgisini, türkülerini, vefasını, arkadaşlıklarını, komşularını ve komşuluklarını bozmayalım.
Ve bu coğrafyaya yakışan insanlar olalım.
Haftanın sözü
“İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır.”
Yaşar KEMAL