Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıllar önce İstanbul Tıp Fakültesi Dahiliye Kliniği’nde Koroner Yoğun Bakım Ünitesi yeni kurulmuş. Eşim Dr. Yıldız kardiyolojide nöbetçi, 4 kişilik bir koroner yoğun bakım odası, hastalar içerdeki monitörden takip ediliyor. Hastalardan bir tanesi de büyük şair Ümit Yaşar Oğuzcan. Yanlış hatırlamıyorsam bir cumartesi günü nöbeti, ben de eşime yardım ediyorum.

Acılı mı, acısız mı?
 Hastaların vizitini yapıyoruz. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın yatağına geldiğimizde ve sonrasında yapılan muayenede hastanın kalp bulguları da morali de iyi. Fakat eşimle birlikte Ümit Yaşar Bey’in yanından ayrılırken bana bir şey söylemek istediğini gözlerinden fark ettim. Eşim Dr. Yıldız da görevinde kuralların hiçbir zaman dışına çıkmayan bir yapıya sahip. O sırada Dr. Yıldız başka bir hastaya çağrıldı. Ben hemen Ümit Yaşar Oğuzcan’ ın yanına gittim.
“Yapabileceğim bir yardım var mı?”
“Bir şey ister misiniz?” diye sordum.
Hastalar odanın içinde paravanlarla ayrılmışlardı. Birbirlerini görmüyorlardı. Hepside cihazlara bağlıydı. Ümit Yaşar Bey’in yatağı balkona açılan bölümdeydi. Bana eğilmemi söyledi. Diğer hastaların duymayacağı şekilde sessiz konuşuyordu. Bir ricası vardı. Herhalde yüzümü de yumuşak bulmuştu.
“ Doktor Bey, canım o kadar lahmacun istiyor ki” dedi.
Bir an tereddüt ettim. Odanın şartları, hastaların şartları, 4 hasta bir arada...
Kendimi toparladım. Ümit Yaşar Bey’e ilk sorum şu oldu.
“Acılı mı, acısız mı?”
Yaptığım belki bilimsel doğru değildi. Fakat bu kadar çok ısrarla istenen bir lahmacunun da bir insanın hayatının sonu olmayacağını biliyordum. Çünkü hastanın genel durumu iyiydi ve sonsuz bir istekle lahmacun istiyordu.
Şimdi sıra Dr. Yıldız’ın dikkatini başka bir hastaya çekmek için ne yapmam gerektiğini bulmaya gelmişti. Çünkü odada lahmacun yediremezdim. Balkona çıkarmam gerekti. Onun için de vücudundaki elektrotların çıkarılması sorunu vardı. Filmlerde gördüğünüz gibi elektrotlar çıkarıldığında ekranda artık kalp vurumlarını göremezsiniz. Düz bir çizgi oluşur. Ya ben lahmacun yedirirken genel takip odasına Dr. Yıldız gelirse? Her şeyi ayarladım. Acılı lahmacunla ayranı aldım. Yandaki odanın balkonundan yoğun bakım odasının balkonuna bıraktım. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın elektrotlarını çözdüm. Diğer hastalara belli etmeden balkona çıkardım ve lahmacunla ayranı büyük şaire ikram ettim.
Keyifle ve hızlı olarak lahmacunu yedi. Bitirdikten sonra gözüme büyük bir mutlulukla baktığını ve teşekkür ettiğini gördüm. Sonra tekrar balkondan yatağına transfer ettim. Ne Dr. Yıldız’ın haberi olmuştu ne de diğer hastaların. Genel durumu çok daha iyiydi.
Günler sonra aramızda büyük bir dostluk oluştu. Şimdi okuyucularım merak edersiniz. Lahmacun yedikten 4 sene sonra vefat etti. Nur içinde yatsın. Daha sonra eşimle bana içinde isimlerimizin olduğu bir şiir yazıp armağan etti. Bunu yaparken şunu düşünmüştüm. Bir insanın hayatı o kadar sonsuz bir istekle arzu ettiği bir lahmacunla sona ermez. Onu yemediği zaman gerginliğinin daha da fazla olacağını düşünmüştüm. 

Sezen Aksu
 Bir gün bana Onno Tunç’la beraber muayeneye gelmişlerdi. Arkadaşım Zülfü Livaneli önermişti. Onno kaza geçirmeden 8-9 ay önce. Sezen’in boynunda ağrıları var, Onno’nun da belinde ve boynunda. Sezen esprileriyle hepimizi kırıp geçiriyordu. Ben Onno’yu muayene ederken o arada boş durmuyordu.
“ Doktor, bu çocukluğunda fakir büyümüştür. İlaç olarak o renkli haplardan yazarsan onları keyifle şeker niyetine yer” diyor.
Sonra da ilave ediyor. “Yine de fazla verme.”
Muayene sırası kendine geldiğinde, boynunu muayene ederken başına jöle sürdüğü için (o zamanlar jöle modaydı) , ben de jöleden hoşlanmadığım için parmağımın ucuyla başını tutuyor ve muayene ediyordum. Bir taraftan da bana laf yetiştiriyordu.
“ Doktor sen de çok kibarsın” diyor. Onno da sessizce ve hafif tebessüm ederek bizi izliyordu. İkisinin arasındaki o saygıyı ve dostluğu da hiçbir zaman unutama-yacağım. Nur içinde yat Onno... 

UNUTULMAYANLAR 
Biliyorum, unutamayacaksın!
Ağır ağır geçecek mevsimler,
Bir bir ağaracak saçının telleri
Solacak albümde eski resimler.
Beni hatırladıkça için ürperecek,
Boşanan gözyaşlarını tutamayacaksın.
Boşuna zorlama kendini, sevdiğim;
Biliyorum, unutamayacaksın.
Ve biliyorsun, ben de unutamayacağım,
Eskimeyecek içimde sana ait ne varsa
Şöhretmiş, servetmiş her şey geçiyor, inan
Dostluklar ve sevgiler kalıyor, kalırsa.
Sen benim gökyüzümdün, denizim, toprağımdın,
Şimdi bir hatıra olamazsın belirsiz, uzak
Biliyorsun bazı şeyler vardır elimizde olmayan
İşte öyle imkânsız bir şey seni unutmak.
Zannetme ki her şey bitti sevdiğim;
Bir gün yeşerecek şu sararmış yapraklar.
Ve bundan sonra kim severse dünyada;
Seni ve beni hatırlayacaklar
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN



Haftanın sözü:
 “Sanat güzelliğin ifadesidir... Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık... olur.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK