Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Ahmet Öncel’i kaybettik. Sonbahardan kışa girdiğimiz bu ilk günlerde, gerçek bir İstanbul beyefendisini, bir bilimadamını toprağa verdik

Ahmet Öncel’i 1977’lerde tanıdım. İstanbul Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Ana Bilim Dalı’nda bizim baş asistanımızdı, ağabeyimizdi. Öyle bir ağabeylik ki, hem bilimsel hem de yaşam dersinde...
Sessiz ve sakin haliyle bölümün koridorlarında dolaşırken ve hastalarını ziyaret ederken yüzünde hep o tebessüm, içinde bilge bir insanın sessizliği vardı. Hiçbir gün sinirlenmedi. Her şeyi içine attı. Onun ağzından sert bir ifadeyi hiç kimse duymadı. İnsanlara insan gibi davrandı. Nişantaşı’nda doğup büyümesine rağmen şimdiki dizilerde gösterilen o Nişantaşılılar gibi olmadı. Kendi kişiliğinden ve kimliğinden ayrıca beyefendiliğinden hiçbir şey kaybetmedi.
Ben bazen takılırdım kendisine, “İhtiyar!” derdim. Halbuki 1942 doğumluydu. Bütün hocalar bu lakabı ezberlemişti. Rahmetli Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fuat Diniz hocamız bile Ahmet Abi’ye “İhtiyar” derdi, gülerdik. “İhtiyar” dedik, genç yaşta aramızdan ayrıldı. Hiç kimseye muhtaç olmadan bu dünyaya veda etmeyi düşünürdü. Yaradan bu isteğini kabul etti. Ve kimseye muhtaç olmadan aramızdan ayrılıp gitti.
Senin tavrın, tarzın, hekimliğin, bilgeliğin gelecek kuşaklara ve doktorlara ders olarak anlatılacak. O sakin kişiliğinle hayatının en büyük dersini verdin, bu son dersindi. Ölümünde bile hiç kimseyi üzmemek, zora sokmamak için gerekeni yaptın. Sessizce öldün... Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun... Geride hep güzel şeyler bıraktın. Seni seven tüm dostların adına bu yazıyı sana ithaf ediyorum.