Doğal ürünlerle beslenmek, hem bize ömür katar hem de gezegenimizdeki doğal yaşamın devamını sağlar
Doğal yollarla meydana gelmeyen ve gen dizilimi üzerinde oynama yapılarak oluşturulan ürünlere, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) deniyor. GDO’lar dünya çapında 1980’li yıllardan itibaren üretilmeye başlandı. Aslında insanoğlu binlerce yıldır aşılama metoduyla bitkilerin genetiğiyle oynuyor. Ancak aşılama, hem akraba bitkiler arasında yapıldığı hem de uzun süreleri kapsadığı için nispeten zararsız bir yol. Genetik değişikliklerdeyse birbirleriyle alakasız türler arasında çok hızlı alışverişler yapılabiliyor.
Tarımda yeni teknolojik gelişimlerle daha yüksek kalitede, daha sağlıklı ve besleyici gıdalar üretilmesi planlanıyor. Ancak genetiği değiştirilmiş tohumlar normal tohumlardan daha pahalı ve her yıl tohumun yenilenmesi gerekiyor. Bu durum da çiftçileri tohumları üreten firmalara bağımlı hale getiriyor.
İlk domates toplatıldı
ABD’de FDA’in ilk onay verdiği ürün, 1994 yılında genleri değiştirilmiş domates oldu. Ancak 1997’de ABD’de bu domatesle ilgili birçok dava açılınca ilk GDO’lu ürün piyasadan çekildi. Amerika Ziraat Bakanlığı’nın verilerine göre, 2002 yılında üretilen GDO’lu domatesin besin değerleri 1963’teki doğal domatese göre hayli düşüktü. 2002 mahsülü GDO’lu domatesin 100 gr.’ında 1963 domatesine göre yüzde 22.7 daha az protein, yüzde 30.7 daha az A vitamini, yüzde 16.9 daha az C vitamini, ve yüzde 20’ler dolayında daha az demir bulundu.
Antibiyotik direnci oluştu
Bitkilere aşılanan antibiyotik, dayanıklılık genlerinin insan ve hayvanlara geçmesiyle günümüzün en korkulan ‘her tür antibiyotiğe dirençli süper mikroorganizmalar’ın gelişme yolu açtı. Özellikle fare deneylerinde GDO’lu organizmaların sindirim sistemi üzerinde ciddi tahribat yaptığını ortaya çıkaran bilim insanı Dr. Arpad Pustzai, bu buluşuyla ödüllendirilmek yerine çalıştığı enstitüden kovuldu. Rus bilim insanı İrina Ermakova’nın 2005 yılında yine fareler üzerinde yaptığı çalışmada GDO’lu soyayla beslenen farelerin yavrularının yüzde 56’sının öldüğü görüldü.
Arıların sonu geldi
Son yıllarda üretilen GDO’lu gıdalara sadece belli böcekleri ve haşeratları öldürdükleri öne sürülen bakteriler ekleniyor. Ancak bu bakteriler, zararsız bal arılarında toplu ölümlere yol açtı. Dünya genelinde arı nüfusu yarı yarıya azaldı. Einstein’ın bu konudaki ön görüsü doğru çıkarsa, dünyadaki arı nüfusu yok olduğunda doğal hayat da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Eğer GDO’lu ürünlerin üretimine sınırlama getirilemezse tarımsal çeşitlilik ortadan kalkacak ve tek tip ürünler piyasaya hakim olacak. GDO’lu ürünleri tüketen kişilerde antibiyotik direnci de artacak. GDO’lu ürünlerdeki toksinler, birçok yararlı kuş ve böcek türlerinin özellikle arıların yok olmasına devam edecek. Ürünlerin en önemli yan etkileri arasında kısırlık da yer alıyor. Bu durum, başlı başına insan ırkına karşı bir tehdit.