Bel ve boyun fıtığı riskini artıran sebepler, aşırı kilo, yaşlanma, hamilelik, hareketsiz yaşam ve işini sevmemek. Masa başında çalışanlarda bel fıtığı riski, ağır işlerde çalışanlardan daha yüksek
Kadınlar, erkeklere oranla daha riskli bir grubu oluşturuyor. Çünkü kadınların kemik yapısı farklı, kas güçleri az ve hamilelik süreci var. Hamilelik döneminde kas sisteminde büyük değişimler oluyor. Eğer kişiye iyi bir hamilelik rehabilitasyonu uygulanmadıysa, ani kilo alıp verme döneminde önemli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu zorlanmalara bağlı bel ve kalça kaslarının yapışma yerlerinde ağrılar meydana gelir. Hamilelikte rehabilitasyon programları dünyada yaygın şekilde uygulanmaktadır. Ama ne yazık ki Türkiye’de bu programlar çok gelişmiş değil. Anne adayı, belirli egzersizleri yaparak hem bel fıtığını önler, hem de rahat doğum için ön hazırlık yapmış olur. Bazen hamilelikte bu tür ağrılar bel fıtığıyla karışabilir.
Bel fıtığı oluşumunda yaşın önemi
Yaşın önemi büyük ama 15 yaşında bel fıtığı olmuş hastalara da rastladım. Genç yaşlarda disklerin yüzde 78’i sıvıdır. Daha sonra yaşın ilerlemesine bağlı olarak tüm vücutta sıvı kaybı oluştuğu gibi disklerde de oluşur. Bu sıvı yaşlandıkça azalır ve diskin bozulma ihtimali artar. Aslında bu son derece normal bir durumdur, çünkü yaşlandıkça vücudumuzun her yerinde su kaybı ve buna bağlı olarak büzülmeler olur. Örneğin yüz ve diğer bölgelerdeki kırışıklıklar, bu su kaybının bir başka göstergesidir. Disk yaşlanınca tam vazifesini yapamaz hale gelir. Omurlarda kırıklar oluşabilir.
Peki, hastanın belindeki fıtıkla sorunu yoksa, bu rahatsızlığını bilmeden de hayatını devam ettirebiliyorsa tedaviye gerek var mı?
Evet var. Çünkü bir süre sonra, yani kişi yaşlandıkça belindeki sorun belirgin şekilde kendisini hissettirmeye başlar. Bunun için tedbir alınması şarttır. Kasların kuvvetlendirilmesi ve vücudun yükünü omurlardan alması gerekir. Şişmanlarda fazla kiloyla birlikte bele binen yük artar. Ani kilo alıp verme de bel fıtığında etkilidir. Kilolu kişinin bel fıtığı tedavisinde kilo vermesi şarttır. Biz, bel fıtığı nedeniyle başvuran kilolu hastaya diyet öneriyoruz. Diyetle birlikte rehabilitasyona da başlıyoruz.
Bankacılar ve sekreterler dikkat!
Bel fıtığı olan çalışanların yüzde 54’ünü masa başı iş yapanlar, yüzde 27’sini endüstri-inşaat sektörü, yüzde 18’ini ise şoförler oluşturur. Kırsal kesimden gelip de sosyal ve ekonomik düzeyi orta ve ortanın altında olanlarda da çalışma şartlarından dolayı bel fıtığı olma ihtimali yüksek.
Ayrıca uzun süreler boyunca aynı yerde oturmaya dayalı iş yapanlar, örneğin banka çalışanları ve sekreterler de risk altındadır.
Bel fıtığında psikolojik etkiler
Psikolojik sorunlar birçok hastalığın nedenidir. Bel ve boyun fıtığı da psikolojik etkenlerle artabiliyor. ABD’ de yapılan bir araştırma, psikolojik etkenlerin bu hastalıkta da ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Araştırma farklı yaş ve meslek grubundan üç bin çalışan üzerinden yapılmış. Sonuçta işinden memnun olmayan, üstleriyle ilgili sorunlar yaşayan kişilerin daha çok bel ve boyun fıtığına yakalandığı ortaya çıkmış.
Benim hastalarım arasında gözlemlediğim kadarıyla da monoton işlerde çalışanlarda bel ağrıları daha fazla görülüyor.
Kasları gevşetelim
Bel ve sırt ağrılarının bir kısmı stres, endişe, üzüntü, bastırılmış öfke gibi duygular sonucu oluşabilir.
Stres bele kadar uzanan kas gerilmelerine neden olabilir.
GEVŞEMEK iÇiN BAZI TEKNiKLER
1-Hangi ortamlar ve koşullar altında stresinizin arttığına dikkat edin.
2-Stresiniz belirli durumlarda artıyorsa, bunu yaratan nedenleri belirleyerek bir yere yazın. Sonra önemlerine göre sıralayın.
3-Sizi rahatsız eden durumlarla savaşmak için kısa ve uzun süreli programlar yapın. Kaygı ve stresinizi denetleyebileceğinizi unutmayın.
4-Stres, endişe, korku, kızgınlık ve öfke gibi duyguları denetlemek için bunların temelinde yatan sebebleri belirleyin. Bunların kime, neye yöneldiğini, nasıl ortaya çıktığını araştırın.
5-Gevşeme, solunum çalışmalarıyla başlar. Solunum çalışmaları yapmak için kendinize açık havada vakit ayırın. Soluk alıp vermeye başlamadan önce 1-2 dakika hareketsiz ve elden geldiğince gevşek durun. Sağ elinizi göbeğin altına, sol elinizi göğsün üstüne koyup havayı boşaltın. Derin, sessiz ve yavaş soluk alın. Havayı 3-5 saniye akciğerlerinizde tuttuktan sonra yine sessiz ve yavaşça dışarı verin. Bunu yaparken bütün havayı dışarı atmaya çalışın. 5-10 kez böyle soluk alıp verdikten sonra iki dakika dinlenin. İlk günler bu tür solunum çalışmalarını sabah ve akşam yapın.
6-Derin ve sessiz soluk almayı öğrendikten sonra bu hareketleri bilişsel işlevlerle bütünleştirin. Bunun için soluk alıp verirken, bilincinizi ve dikkatinizi bu işe odaklayın. İçinizden “Bir” diye sayıp soluk alın. “İki” diye sayıp daha derin soluk alın ve ilk aldığınız soluğu tamamlayın. Solunan havanın bir süre akciğerinizde kalmasını sağlayın. Bunu haftada üç-beş kez yapın.
7-Solunum çalışmalarından sonra daha gevşek ve rahat olduğunuzu hayal edin.
8-Enerjinizi boşa harcamayın. Engelleri aşmak için gücünüzü toplamayı öğrenin.