Dr.Eser Alptekin

Dr.Eser Alptekin

dreseralptekin@gmail.com

Tüm Yazıları

Sağlık, serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu bir sektör haline dönüştü. Gazetelerde ve televizyonlarda tedavilerin ve cerrahi girişimlerin sınır tanımadan reklamı yapılıyor. Bu konularda uzmanları şaşkına çeviren reklam programlarına gazetelerde ve televizyonda rastlar olduk. Tıpkı izdivaç programları ve diziler gibi bunların da izleyici ve okuyucu grupları oluştu.
Anlatılanların ve yazılanların ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış olduğu konusunda bilimsel bir yaklaşım ve bilimsel bir denetim de yok. Tüm bunlara internetteki sağlıkla ilgili bilgilerin kirliliği de eklenince insanlar birbirine veya bir hekime bunların hangisi doğru, hangisi yanlış diye sorar hale geldi.
Sorumluluğunu taşıyan bir hekim olarak bilgilerin çoğunun yanlış olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hekimler hastalarıyla konuşacağına televizyon ekranlarında, gazetelerde konuşur oldu. Son zamanlarda hastaların en büyük şikayetlerinden biri de hekimin hastayla konuşmaması.
Bilgisayar dünyamıza girdikten sonra da hastayla hekim arasına bu sessizlik girdi. İş yoğunluğundan olacak. Ne hasta derdini tam anlatabiliyor, ne de doktor onu dinleme imkanını yaratabiliyor. Halbuki teşhisin yarısı iyi bir sorgulamadır.
Hocalarımız bize şöyle derdi:?“Hasta muayene odanızın kapısından içeri girdiği anda sizin hastanızdır.” Yine hocalarımız hastanın yüz ifadesinden yürüyüş şekline, sorununu ifade etmesine kadar çok dikkatli olmamızı öğütler ve “Teşhisinizin büyük bir kısmını bu giriş noktasında yakalayabilirsiniz” derlerdi.


FITIK iKi DAKiKADA DÜZELMEZ
SİHİRLİ DEĞNEK DE YOKTUR SİHİRLİ BIÇAK DA!
Hastalar uğraşım olan bel ve boyun fıtığıyla ilgili olarak şu soruyu soruyor: “Falanca yerde hasta ameliyata alınıyor, 2 - 3 dakika içinde de sağlığına kavuşabiliyor, yürüyerek eve gidiyormuş”
Bunların doğru olmadığını çoğu kez anlatıyorum, bel ve boyun fıtığında tüm tedavinin veya girişimin ağrıyı kesmek olmadığını söylüyorum. Hastanızda nörolojik kusurlar, kollarında veya bacaklarında kas gücü ve duyu kayıpları varsa bunların iki dakika içinde yerine konulamayacağını, bunun için de çok ciddi bir rehabilitasyon süreci yaşanması gerektiğini, ne sihirli bir değnek ne de sihirli bir bıçağın bunun üstesinden geleceğini bu konunun uzmanları çok iyi bilir.
Düşük ayak gelişmesine doğru giden bir bel fıtığı hastasında nasıl oluyor da bu sorun iki dakika içinde çözülebiliyor? Buna bilimsel olarak inanmak mümkün değil. Kaslarda erime başlamış, hasta yürümekte veya günlük işlerini yapmakta zorluk çekiyor. Bu kayıplar rehabilitasyonla yerine konmadan hangi işlemle “Bugün sünnet, yarın mektep” denilebiliyor.

Haberin Devamı

Sorun uzun vadede çözülmez
Eğer bir sorunun yüzde 99’u cerrahi girişim olmadan düzeliyorsa bu travmayı yaşamamanızı öneriyorum. Sadece ağrı kesme şeklinde olan girişimlerde bel ve boyun fıtığı hastalarında hastanın o anda hoşuna gitse de uzun vadede sorunlarını çözemediğini, kötü sonuçlar doğurabileceğini hatırlatmak istiyorum.
Dizlerdeki sorunlarda da aynı anda o bölgedeki ağrının ortadan kaldırılması dizdeki bozulma sürecini hızlandırır, ağrı duymadığınız için vücudun kendini korunması yok olur, bu da iyi sonuçlar doğurmaz.
İnsan vücudunun bir veya birçok bölgesini devre dışı bırakarak tedavi edemezsiniz. Tek başına ağrıyı kesmek de bir tedavi değildir. Belki o andaki yaşanan sorunu görmezlikten gelmektir.
Şunu iyi bilmeniz gerekir ki vücudumuz, kendini tamir etme (regeneration) özelliğinden dolayı iyi yönlendirilir ve doğru tedaviler uygulanılırsa birçok sorunun üstesinden gelebilir. Çünkü vücudunuz sizin yanı başınızdaki en iyi doktor ve en iyi laboratuvardır. Üstelik reklamı da yoktur, aldatmacası da.

Haberin Devamı

Bilgi kirliliğinden uzak duralım
Sağlığı ticarete kurban etmeyelim. Çünkü sağlık, tanrının insana verdiği en büyük armağandır. Onun üzerinde oynamak isteyene de, oynatmak isteyene de izin vermeyelim. Bilgi kirliliğinden ve abartılmış tedavilerden de uzak duralım ki sağlığımız koruma altında olsun. Hekimlik sağlık sektörünün güvencesi olarak kalmalı, abartılmış uygulamalara kurban edilmemelidir.
Bu arada gerçekten bilimsel olan sağlıktaki gelişmelere sırtımızı dönmeyelim. Dünyamızda güzel şeyler de oluyor. Burada da sapla samanı karıştırmayalım.
Sade bir beyinle sağlığımızı takip edelim. Bakın o zaman bu sorunların üstesinden nasıl geliyoruz. Sağlığımızla ilgili umutlarımızı da hiçbir zaman kaybetmeyelim. Şunu çok iyi bilin ki “Her gecenin bir sabahı vardır, en karanlık anda güneşin doğmasına en yakın olan zamandır.”