Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10 kadarı özürlüdür. Gelişmekte olan ülkelerde oranın daha yüksek olduğu bilinmektedir.
Ayrıca dünya nüfusu giderek yaşlanmaktadır. Özellikle 75 yaş ve üzeri insanlarda özürlülük oranı yüzde 30’lara çıkmaktadır.
Özürlülük daha ziyade uzun süren kronik hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkmaktadır. Ayrıca tıbbın ilerlemesi de özürlü sayısında artış sağlamıştır. Çünkü bu gelişmeler sayesinde hayatta kalan kişi, özürlü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanında trafik kazaları tüm dünyada, özellikle ülkemizde özürlü sayısını ciddi biçimde artırmaktadır.
Doğal kaynakların hoyratça kullanılması ve yoğun çevre kirliliği de özürlü sayısının artmasındaki etkenlerdir.
Hastalıkların, özürlülerin dünyasındaki dağılımı 1948 yılında ciddi biçimde başlamıştır.
Başlangıçtaki araştırmalarda salgın hastalıkları oluşturan enfeksiyonlar söz konusuyken sonradan tüm hastalıklar bu kapsama alınmıştır.
Tıbbi rehabilitasyon diğer hekimlik dallarında sözü edilmeyen farklı kavramları gündeme getirir. Hastalık kavramından başka yetersizlik, özürlülük, engellilik tıbbi rehabilitasyon biliminin uğraşı alanlarının içine girer. Dolayısıyla fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları bu sorunların hepsinin tedavi ve iyileştirmesi konusunda uygulamalar yapmak durumundadır.
Ayrıca bu sorunların kişilerin yaşamlarını ne ölçüde etkilediğini ön plana çıkarmakta ve bunları değerlendirmektedir. Bunun için rehabilitasyon hekimi bu kavramları iyi ayırt edebilmelidir. Ayrıca tedavi programlarını ona göre oluşturabilmelidir.
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; fiziksel, ruhsal ve sosyal tam bir iyilik hali diye tarif etmiştir. Hastalık ise belirli bulgularla ortaya çıkan patolojik durumlardır. Çoğu kez hastalık fonksiyonel kayba yol açtığı halde, ona hastalık diyebilmek için fonksiyonel kayıp olması gerekli değildir.
Yetersizlik psikolojik, fizyolojik veya kişinin vücut yapısının fonksiyon kaybı ya da normalden sapması durumunda organ seviyesindeki bozuklukları ifade eder. Kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği vb
Özürlülük, sağlığın bozulması sonucu oluşan yetersizlikten dolayı herhangi bir yeteneğin normal kişilere göre kaybolması veya azalmasıdır. Fonksiyonel bozuklukları ifade eder.
Engellilik ise yetersizlik ve özürlülük nedeniyle kişinin normal yerine getirebileceği işleri yapamamasını ifade eder.
Toplum dışlamamalı
Engellilik toplumun bir sorunudur. Engelli kişi aynı zamanda özürlüdür. Sosyal yapıya adapte olabilmesi, kendi geçimini temin etmesi, dolayısıyla ekonomik bağımsızlığını koruyabilmesi artık zordur. Bunda da genellikle şehirde veya yaşadığı ortamdaki mimari engeller, engelli kişiye iş verilmemesi ve çalıştırılmak istenmemesi gibi faktörler rol oynar. Demek ki bu sorunun çözümünde yalnız rehabilitasyon ekibinin çalışmaları yeterli değildir. Tüm toplumun engellilik, onların yaşam alanları ve onlara destek konusunda duyarlı olması gerekmektedir.
Toplumda özürlülük oranı ortalama yüzde 10 olmasına rağmen ülkeler arasında farklı sonuçlar çıkabilmektedir.
Özürlülük ve engellilikten bahsederken genellikle iskelet sistemi bozuklukları ve gözle görülebilen anormallikler anlaşılmaktadır. Halbuki sıklık sırasına göre sistem tutulumları şöyle sıralanabilir:
* Kronik iç organ hastalıkları
* Kas - iskelet hastalıkları
* İşitme bozuklukları
* Görme bozuklukları
* Konuşma bozuklukları
* Öğrenme bozuklukları
* Davranış bozuklukları
Görüldüğü gibi rehabilitasyon tıbbın tüm dallarıyla ilgilenmekte olup bu yönüyle geniş bir alana sahiptir.
Koruyucu rehabilitasyon
Sağlık alanındaki çalışmalar koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici olarak üçe ayrılır.
Sağlığın bozulmasını engellemeye yönelik tüm çalışmalar koruyucudur. Buna karşın bozulan sağlığın yeniden kazanılmasına yönelik olanlar tedavi edici, özürlülüğe ve engelliliğe karşı tüm çalışmalar da rehabilitasyon kapsamına girer.
KAYNAK: DR. ŞAFAK KARAMEHMETOĞLU