Eskiden hastalarıma sorduğum sorulara aldığım cevaplar farklıydı. Şimdi farklı. Bu hastaların eğitim düzeyleri mi çok değişti, bilinç düzeyleri mi? Yoksa ilaç ve hastalık pazarlama sistemleri mi çok etkili olmaya başladı?
Bir hastalığın teşhisinde doktorun yaptığı en büyük görev tıpta bizim anamnez dediğimiz sorgulamadır. Sorgulama bir hastalığın teşhisindeki en önemli süreçlerden biridir. Sorgulamayı iyi yaparsanız teşhisinizin neredeyse yüzde 50’sini tamamlarsınız. Daha sonraki tamamlayıcı unsurlar muayene ve laboratuvar sonuçlarıdır.
Bir hocamızın dediği çok önemli bir sözü hiç unutmam: “Hastanın kapıdan içeri girdiği andan itibaren takip edilmesi gerekir. Yüz ifadesi, rengi, kilosu, boyu, yürüyüş şekli, heyecanı... Bunların hepsi teşhisinize yardımcı olur.”
Hasta güleryüz bekler
Sonra da sorgulama yani anamnezi gelirdi. Onun da çok ciddi ve detaylı yapılması gerekir. Bu sorgulama tabii ki hastanın eğitimine, kültürüne ve bilincine göre yapılmalıdır.
Benim genelde uğraştığım bel fıtığı ve boyun fıtığı hastaları için özellikle bu gözlem çok önemlidir. Hasta yürüyerek mi geldi, tekerlekli sandalye veya bastonla mı? Yoksa sedyeyle mi getirildi? Kol hareketleri nasıl? Yüzündeki ifade nasıl? Vücudu bir tarafa eğik mi yürüyor? Bunlar da teşhise ulaşmada önemli ipuçlarıdır.
Hastasının da hekimden beklediği güleryüz ve şefkattir.
Eskiden hastalara “geçirdiğin hastalık, ameliyat var mı, hipertansiyon ve şeker var mı?” diye sorardım. Annesinin, babasının yaşayıp yaşamadığını, yaşıyorlarsa herhangi bir hastalıklarının olup olmadığını, ölmüş kişilerse neden öldüklerini, hastaların özgeçmişlerini öğrenmek isterdim.
Ayrıca kardeşlerini ve kan akrabalığı olan yakınlarını sorardım. Aldığım cevapları da teşhisin içinde değerlendirirdim.
Şimdi hastalarımın çoğu ben sormadan eğitimli olan veya olmayanı “benim yüksek kolesterolum veya reflüm var” diyor veya her ikisini birden söylüyor. Bu da bana hemen yüksek kolesterol ve reflü konusundaki pazarlamanın ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Hele reflüsü olmayanlar neredeyse utanıyorlar. Halkımızın bu konuda ileri düzeyde bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Kolesterol de, reflü de insanları öldürmüyor. Ben inanıyorum ki hipertansiyon ve şekerin çok belirti vermediği milyonlarca şeker hastası ve tansiyon hastası aramızda tedavisiz ve tedbirsiz dolaşıyorlar.
Genetiğinde hipertansiyon ve diyabet olan insanların her zaman kendilerinin de bu hastalıklara aday olabileceklerini bilmeleri sağlık şartıdır. Toplumun bu konulardaki pazarlama çalışmalarının değil kendisinin karşılaşacağı gerçek tehlikeler konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi sağlık ile uğraşanların ilk görevidir.
Yanlış bir alışkanlık
Bir de hastalar arasında “Bende şeker başlangıcı var” ifadesi yaygın. Bu da yanlış bir alışkanlıktır. Bir insanda şeker hastalığı vardır veya yoktur. Hafif seyredeni veya ağır seyredeni vardır aslında. İnsanların bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir. Çünkü hipertansiyon da, şeker de öldürücü organ ve doku sorunları yaşatırlar insana. Bunun için de ciddi takip edilmeleri gerekir.
Çalışmalar iyi yapılırsa hastalarımızı da gereksiz ilaçlara bağımlı hale getirmeyiz. Ömür boyu kullanmaları kaydıyla Ayşe Teyze’ler, Ahmet Amca’lar polikliniklere ve laboratuvarlara müracat edip aç olması gerekirken tok olarak kan aldırıp, illa devletten şeker ilacı veya kolesterol ilacı alma telaşına girip kendi sağlıklarıyla oynamazlar. İlaç fabrikalarının oyuncağı olmazlar.
ABD’de durum
Devletin sağlık politikası olarak koyduğu laboratuvar sınırlamalarını geçmek için yanlış olan ve kendi sağlıklarını da tehlikeye atacak bir takım sahte işleri yapmaya kalkmazlar.
Bugün dünyamızda kişi başına en çok sağlık harcaması yapan ülkelerden biri Amerika Birleşik Devletleri. Ve Amerika vatandaşlarının sağlığı sıralamasında en üst 13 ülke arasında 12. sırada. Ülkede, yaşlılarının en az yüzde 80’inin en az bir kronik hastalığı ve yüzde 50’sinin de en az iki kronik hastalığı var. Ve reçeteli ilaçlara 2012 yılında tahminlere göre 450 milyar dolar harcayacak.
Bu da şunu gösteriyor: Çok ilaç kullanmak da sağlıklı değildir. Eğitim düzeyi düşük olan ülkemizde devletin ve sağlıkla ilgili kuruluşların yapması gereken çok şey vardır. Gereksiz ilaç kullanımına ve sağlıkla ilgili giderlerin en optimal harcanmasında yarın çok geç olabilir...